Tartıştılar ama...

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ile eski Başkan Donald Trump arasındaki tartışmayı üşenmedim sonuna kadar takip ettim.
Baştan söyleyeyim, Trump'ın kulağını sıyıran kurşun sanıldığı gibi Başkan olmasına yetmeyebilir. Anlaşılan Elon Musk daha fazla gayret etmek zorunda kalacak.
Enflasyondan iklim krizine, göçmen sorunundan Covid-19'a, kürtajdan halihazırdaki savaşlara kadar hemen her konuda tartıştılar.
Demokratıyla Cumhuriyetçisiyle ABD'nin nezdinde işgalin, sadece maliyet konusu olduğunu (Afganistan örneğiyle) bir kez daha ortaya koydular. Bu "maliyete" öldürdükleri milyonlarca insan dahil elbette.
ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini Trump şiddetle eleştirirken, Harris savundu.
Fakat...
Harris'in argümanı, Afganistan'da kalmanın günde 300 milyon dolarlarına mal olduğundan ibaretti. Trump da buna mukabil, Afganistan'dan çekilirken geride 85 milyar değerinde silah ve askeri ekipman bıraktıklarını söyledi.
O değil de Harris siyahi ırk muhabbetinde Trump'a öyle bir kroşe indirdi ki olursa o kadar olur.
Birçok binası olan Trump'ın siyahi ailelere mülk kiralamayı reddettiğini dile getirmekle de kalmadı. Beş masum siyahi ve Latin kökenli çocuğun idamını talep eden tam sayfa bir ilanı New York Times'a verdiğini hatırlattı.

Trump hemen her fırsatta dünyadaki bütün fenalıkların kendisinin görevde olmamasından kaynaklandığını büyük bir iştiyakla anlattı durdu.
Liderler onu arıyorlar, onu görmeye geliyorlarmış. Putin'i ve Zelenski'yi de çok iyi tanıyormuş. Başkan olsaymış Rusya-Ukrayna savaşı çıkmazmış. Macaristan Başbakanı Orban çok zeki biri olduğu için bu gerçeği görüp dile getirmiş.
Harris de liderlerin Trump'ın zaafını keşfettiği için onu pohpohlayarak manipüle ettiklerini söyledi.
Trump tartışmanın bir yerinde Netanyahu ile görüşmek istememekle itham ettiği Harris'in İsrail'den nefret ettiğini, şayet başkan seçilirse 2 yıl içinde "İsrail'in yok olacağını