Takoz Mualla
Bilirsiniz; Türk sinemasında "icat fikri" çokluk komediye hizmet eder. Bir Türk'ün mucit olma ameliyesi kafadan komik gösterilir.
Deney yapmaya kalkışır laboratuvar patlar, elektronik devre kurmaya çalışır bina yanar, ila ahir.
Kadir İnanır'ın "Ceza" filmi misali "Atom profesörü" olur, bilimsel araştırmaları ABD'de, Avrupa'da yankı yaratır ama kafası bozulur, "Atom fiziğine de profesörlüğe de lanet olsun" diye ünleyerek profesörlüğü bırakır; itliğe, kumarbazlığa merak sarar.
Türk sinemasında benim bilebildiğim en başarılı icat örneği "Deli Yusuf" filminde sergilenir. Cüneyt Arkın'ın başrolü oynadığı 1975 yapımı mezkûr filmde öyle bir araba vardır ki Elon Musk'ın akülü arabaları kaç para. Islıkla çağrılınca vııın gelen, icabında düşmanla ölümüne savaşan, hatta çok öfkelendiğinde düşmanın kafasına -haşa huzurdan- s(...)an, son derece değişik bir araba.
"İcat fikri" Türk romanında pek farklı değildir. Mucitler, Hüseyin Rahmi Gürpınar'dan Oğuz Atay'a kadar "ironi" konusudur. Orhan Pamuk'ta takıntılı, İhsan Oktay Anar'da da fantastik kurgu malzemesidir.
"Öğretilmiş çaresizliği" aşılamakla memur "sömürge aydınları" da "icat fikrinin" bizzat kendisine kuduz köpek muamelesi yapmışlardır.
Durdurulmuş bir imparatorluğun çocukları da gözlerine far tutulmuş bıldırcınlar gibi "Adamlar yapıyor abi" diye apışıp kalmışlardır. Bir sonraki aşama da "Bizden adam olmaz" lakırdısıyla tebarüz eden özgüven yoksunluğudur.
Her şeye rağmen "sahnenin dışında" kalan "kısık sesliler" de yok değildir.
Bunlar yenilgiyi sürgit kabul etmeyenler, boyun eğmeye asla razı olmayanlar ama hamakat üsluplu hamasete de zerre miskali tenezzül etmeyenlerdir.
Rahmetli babam Mehmet Kayacı bunlardan biriydi.
Üç yüzyıllık mağlubiyet üç yılda galibiyete dönüşmez diyerek acul olmaklığa karşı çıktığı gibi aynı yoldan aynı şekilde yarışarak aradaki üç yüzyıllık fark azalamaz daha da artar derdi. (Mealen) "Kulvar değiştirmeli, onların varmak istedikleri teknolojik düzeyi öngörüp direkt oradan koşmalı, onların yaptıkları icatları yutacak icatlar yapmalıyız..." diye biteviye anlatırdı.
Henüz orta mektep talebesiydim, babamın sözlerinin künhüne varamazdım.
Sonra, çok sonra merhum Erbakan'ı dinleyince babamın ne demek istediğini anladım.
Necmettin Erbakan bir konuşmasında "Teknoloji rahmettir" demişti, "Biz uçak gemisi yapmaktan ziyade o uçak gemilerinden atılan füzeleri elektronik harple başlarına geçirebiliriz. Yüksek teknolojiyle, elektronikle, yazılımla bu mümkündür..."