Özgür Özel'in 'gizli santrfor' olarak portresi

CHP Grup Başkanvekilliği yaptığı dönemde bu makama uygun liyakat ve olgunluktan uzaktı. Daha çok celadetli bir kantin militanı gibiydi. O kadar ki, Merdan Yanardağ'ın televizyon kanlındaki bir programda hangisi Merdan hangisi Özgür Özel belli değildi.
AK Parti'yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedefe koymakla hızını kesmemiş, Hulusi Akar hasta yatağında ziyaret ettiği için Nuri Pakdil'e de verip veriştirmişti.
Üstelik denemelerini, şiirlerini, Fransızca'dan yaptığı o mükemmel çevirileri ve 1969'da çıkardığı "Edebiyat Dergisi" etrafında yetiştirdiği ozanları, öykücüleri bilmediği besbelliydi. Dahası, adını bile doğru dürüst bilmiyordu. Mezkûr programda tam 5 kez Nuri Pakdil yerine Nevzat Pakdil demişti.
Bununla da kalmamış, Yaşar Nabi'nin "Bir mısraı bir millete şeref verecek şair" dediği Necip Fazıl'a da (hadi çemkirmişti demeyeyim) saygısızlık yapmıştı. Anlaşılan o ki, "Müslüman" edebiyatçılarla ciddi sorunu vardı.
Halbuki o dönem genel başkanlığını yapan Kılıçdaroğlu'nun da çokluk dilinin kayışı kopardı ama en azından yazın ustalarına saygısızlık yapmazdı. Mesela, hayatı boyunca kendisini kıyasıya eleştiren canım kardeşim Ahmet Kekeç'in cenazesine çelenk gönderecek erdemi göstermişti.
Özgür Özel CHP Genel Başkanlığı'na geldiğinde kafamdaki soru şuydu: Hiç değilse Kılıçdaroğlu kadar siyasi olgunluğa erişebilir miydi Bir de "mizah zevki" gelişebilir miydi
Zira, İsmail Küçükkaya programına konuk ettiği dönemin CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'e, "Salih Tuna öteden beri dikkatle takip ettiğim bir isimdir" dedikten sonra, naçizane bir yazımdan hareketle, "Siz Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tehdit mi ediyorsunuz" diye sorunca şu cevabı vermişti: "O Salih Tuna, her pazar yalandan hepimizin isimlerini anarak CHP'de şu olmuş, CHP'de bu olmuş diye yalan haberler yazıp kitap yazan bir adam..."
Mizahtan, ironiden bu denli uzak olmak CHP Grup Başkanvekillerinin ortak özelliği miydi, bilmiyorum. Benim bildiğim, Engin Özkoç da aynı dertten mustarip olduğu için "Kafasını Kaybeden Adam"ın arka kapağına şöyle yazmak zorunda kalmıştım: "Gayriciddi üslupla yazılmış bu mizahi roman gerçekdışı ve mesnetsizdir. Hiçbir doğruluğu yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik çok açık biçimde olumsuz siyasi algı yaratabilir. Uyarılarıma rağmen olumsuz bir algı oluşursa bunun sorumlusu ben değilim..."
Sayın Özgür Özel'in "mizah zevkinin" geliştiğine dair henüz bir emare görmedim. (Gerçi bu zevk de öyle pat diye gelişmez, süreç ister.) Lakin siyasi olgunluğa eriştiğine dair pek çok emare belirdi. TBMM'deki davranışları mesela. Doğrusunu isterseniz, bu kadarını beklemezdim, beni çok şaşırttı.