Okusak da mı 'boş' desek okumasak da mı

Şayet isterseniz 9 milyon harfi, sadece 3 harfle yok edebilirsiniz. Hem de hiçbir hileye, sihre veya illüzyona tenezzül etmeden.
Üstelik de bir çırpıda.
Mesela, İmamoğlu hakkındaki 3 bin 806 sayfalık iddianameyi (ki yaklaşık 9 milyon harfe tekabül eder) 3 harften mürekkep "Boş" kelimesiyle şappadak gömebilirsiniz.
"Gömebilirsiniz" dediğim, önce gözlerinizi yumar, ardından da dilinizle tasdik edercesine "Boş" dersiniz, olur biter.
CHP Genel Merkezi de kuvvetle muhtemel böyle yapmıştır.
Elbette aralarında tartışma çıkmıştır. Ne de olsa (eski genel sekreterlerini ve kimi eski milletvekillerini ihraç etmelerini saymazsak) parti içi demokrasi muazzamdır.
Zavallı muhayyileme göre Genel Merkez'deki söz konusu tartışma üç aşağı beş yukarı şöyle cereyan etmiştir:
"Arkadaşlar, iddianame çok kalın geldi. Klasörleri üst üste koysak nah gırtlağa dayanıyor..."
"Kalınlığı önemli değil, önemli olan içeriği. Baştan sona 'siyasi içerik' deriz, hiçbir hükmü kalmaz..."
"Soruşturma sürecinde hep öyle dedik de ne oldu Sonuçta elimize 3 bin 806 sayfa iddianame verdiler..."
"Ne olmuş vermişlerse, 'siyasi' diye nitelendirip yüzlerine çarparız..."
"O kadar kolay değil. Her şeyden önce çok tekrara düşmüş oluruz, inandırıcılığımızı da kaybederiz... Ben buraya gelmeden önce hukukçu arkadaşlarımıza sordum. Savcılığın yolsuzluğun kronolojisini tuttuğunu, her iddiayı belgelerle desteklediğini söylediler. Yahu toplam 160 milyar TL ve 24 milyon dolar kamu zararı oluşmuş. Buna 'siyasi' desek ne olacak demesek ne olacak! Rakamlar, belgeler ortada; bizzat bizim partililerimizin itirafları, tanık ifadeleri var. Kaçak hafriyat, raylı sistem kredilerinin amacı dışında kullanımı, lüks villalar, yabancı transferler, siyasi bina kayıtları... Hepsi dosyada net bir şekilde yer alıyormuş..."
CHP Genel Başkanı Özgür Özel daha fazla dayanamayıp arkadaşının sözünü kesti:
"Ne yapacağız peki, kabullenecek miyiz.."
"Sayın Genel Başkanım, kabullenmek değil de, nasıl anlatsam bilemiyorum... İmamoğlu'nun yolsuzluğunu savunmak gibi bir görevimiz mi var Kusura bakmasınlar, onlar da biraz dikkat etselerdi..." Herhangi bir tepki almayınca, biraz da alkış alabilme umuduyla kaptırıp gitti: