O Araplar yine hain

"İslam'ın iki gözbebeği olan Türk ve Arap milletlerinin ayrılması, iki tarafta da zafiyetlere sebep oldu. Ümmet-i Muhammed'in hürriyet ve istiklali uğrunda, Allah yolunda savaşmak bizler için farzdır. Kâfirlere karşı yapmış olduğunuz cihatta her zaman destekçiniz olup yanınızdayım..." diye başlayan şifreli mektup şöyle sona erer: "Bu konunun 13'üncü Ordu Komutanlığı ile görüşmenizi ve görüşünüz için yüce şahsınıza sunup gereğinin yapılmasını arz eder, saygılar sunarım..."
Yukarıdaki mektubu Samsun'a çıktıktan kısa bir süre sonra (15 Haziran 1919'da) Mustafa Kemal Atatürk yazmıştır.
Mektubu gönderdiği "kahraman" kim mi
"Araplar bizi arkamızdan vurdu" mavalıyla Filistinlilere karşı İsrail'i destekleyen utanmazlar bilmez.
Çünkü Atatürk'ün mezkûr mektubu yazdığı büyük kahramanı Arap'tı.
Yani, İngiliz casusu Lawrence'ın teklif ettiği "Irak krallığını" elinin tersiyle reddeden, 22 Kasım 1914'te İngiliz kuşatması altında umutsuzca ölümü bekleyen askerlerimizin yardımına hızır gibi yetişen, Irak direnişinin şanlı kahramanı Uceymi Sadun Paşa'ydı.
Sadece İngilizlere karşı da değil, 1920'de işgalci Fransızlarla savaşmak için de Mardin'e gelmiş, daha sonra Türkiye'ye yerleşmişti.
İngilizler, Sadun Paşa'dan yedikleri ağır darbeleri hiçbir zaman unutmadılar.
Ankara hükümetinden onu istediler ama Mustafa Kemal şiddetle reddetti.

Uceymi Sadun Paşa ve arkadaşlarını bilmedikleri gibi Çanakkale ve İstiklal Harbi'mizde emperyalistlere karşı yanımızda savaşan diğer Arapları da bilmezler.
Siyonist propagandasının yerli işbirlikçilerinin zamanlaması da manidardır:
Filistinliler ne zamanki işgale karşı direnişe geçer, Türkiye'de anında "Araplar bizi arkamızdan vurdu" lakırdısı vizyona girer.
Evet, Lawrence'ın kışkırttığı Araplar bizi arkamızdan vurdular. Fakat aynı Araplar, Filistinlileri de her daim sırtlarından hançerlediler.
Mesela, tarihe "Kara Eylül"