Müptezellikte son aşama

ABD'deki rekabet otoritesi (DOJ) rekabetçi sürece mugayir suçlarla ilgili soruşturulan firariler hakkında bilgi edinmek için geçenlerde (13.02.2025'te) yeni bir çevrimiçi portalı devreye soktu.

Maksat, hangi ülkede olurlarsa olsunlar bahsi geçen suçluları Federal Soruşturma Bürosu (FBI) iş birliğiyle yakalamak.

DOJ mu

Bizdeki Rekabet Kurumu gibi düşünebilirsiniz. Bir farkla ki ABD'de DOJ (ve bir de FTC) Adalet Bakanlığı'nın rekabet departmanı gibi çalışır. Bizdeki Rekabet Kurumu ise özerk, yani tastamam bağımsız idari otoritedir.

DOJ ile "hâkim durumu kötüye kullananlara" göz açtırılmadığına örnek vermek istedim. Rekabet Kurumu'nun özerklik farkını da ABD'dekilere nazaran çok daha bağımsız kamu kuruluşu olduğunu vurgulamak için belirttim.

Demem o ki bizdeki Rekabet Kurumu'nun "Gezi kalkışması" gibi muhabbetlerle hiçbir şekilde işi olmaz.

Gelgelelim, dizi sektöründe bulunanların yıllar yılı şekvacı oldukları haksızlıklar üzerine Rekabet Kurumu "rekabetçi süreci etkileyen" menajerlik şirketleri başta olmak üzere başlattığı inceleme Ayşe Barım örneğinde olduğu gibi "Gezi kalkışması" kapsamında adeta "boğuntuya" getirildi. Daha doğrusu, sonuç itibariyle böyle oldu. Bu da dizi sektöründeki malum ağaların ve hanım ağaların ekmeğine yağ sürdü.

Böylece, mezkûr incelemeyi "siyasallaştırarak" kamuoyu desteği almaya çalıştılar. Zaten medyadaki etki veya algı operatörleri sürüsüne bereket.

Yanlış anlaşılmasın, durum tespiti yapıyorum, Gezi kalkışmasında falanın suçu var veya yok, demiyorum. Rekabet Kurumu'nun dizi sektöründeki incelemesiyle hiçbir şekilde alakası yok diyorum. (Şöyle bir örnekle izah edeyim: Vergi kaçıran bir şirkette inceleme yaparken ayrıca uyuşturucu madde yakalayan maliyenin herhangi bir uzmanı, "Uyuşturucu bizim inceleme alanımıza girmiyor..." diyerek göz yumamaz. Fakat "Uyuşturucu ticareti yapan adamdan vergi alacaksın..." diyen sevgili Kılıçdaroğlu'nun etkisinde kalarak da vergi cezası kesemez. Yapması gereken narkotik polise haber vermektir.)

Sayın Birol Küle'nin başkanlık görevine getirildiği yıldan beri Rekabet Kurumu Batı'daki emsallerinin fevkinde birçok iş başardı. Mesela, Google'a bile öyle para cezası kesti ki adeta "Ankara'da bürokratlar" var dedirtti.

Artık "adamını bulup sıyrılırım" diyenlerin yakasına yapışan bir kurum var. Yani, sen ben bizim oğlan ilişkisi içinde piyasada fiyatları belirlemeye çalışanlar bedelini ödüyor ödeyecek.

İktidara yakınlığına uzaklığına zerre miskali bakmadan yanlış yapana hesap sorduklarını da açtıkları davalardan biliyoruz. Birkaç gün evvel de BİM, Rekabet Kurumu'nun yerinde inceleme yetkisine riayet etmediği için kanunda belirlenen cezaya (1,3 milyar TL) çarptırıldı.

Hülasa, kimsenin gözünün yaşına bakmadan evrensel rekabet hukukunu uygulan bir kurum bu. Aldığım duyumlara göre sinemacılara da inceleme başlatacaklarmış. Sanırım malum Koreli firma gibi hem film yapımcısı hem dağıtımcı hem salon sahibi olarak rekabeti ihlal edenler hesap verecekler. (Mesela, adam yapımcı veya yönetmen, iktidara da iflah olmaz derecede muhalif, sinema aşkıyla evini barkını satıp film yapıyor ama filmini koyacak salon bulamıyor, bulsa en izlenmeyecek yer ve tarihleri reva görüyorlar. "Babam ve Oğlum" gibi kulaktan kulağa yayılarak gişede başarıyı yakalama olasılığı olan filmleri de şappadak vizyondan kaldırıyorlar...)