Kürt'ün gururu Türk'ün bekası

Öcalan hangi nedenle olursa olsun ve hatta hangi maksada matuf olursa olsun nihayetinde "aşırı acıklı masalıyla" yüzleşti.
Yaptığı çağrıda yer alan şu ifadeler tastamam bunun göstergesidir: "1990'larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkârının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK'nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır..."
Madem öyle neden daha önce yüzleşmedi denilmesin. Zaten bundan sebep baştan şerh düştüm. Lakin şu kadarını yine de söyleyeyim: Bundan 15 yıl mukaddem başlayan "çözüm sürecinde" alınamayan sonucun bu sefer ivedilikle alınmasında konjonktür başta olmak üzere terörle mücadelede alınan mesafe belirleyici olmuştur.
O vakitler Fetullah beslemesi liboşların borusu ötüyordu.
Ki bunlardan biri (paşa torunu olanı) PKK silah bırakmanın eşiğine gelince panik içinde kendini dağlara vurup PKK'lıların önüne yatmış, "Silah bırakmak ağırınıza gitmiyor mu" diye feryat figan etmişti. Bir diğeri de (hem paşa torunu hem profesör olanı) "Yeni koşullar oluştu, artık çözüm süreci peşinde koşmayın, daha fazlasını isteyin, devlet kurun..." demişti...

Bugün önemli olan, "Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir..." ifadesiyle Öcalan'ın örgütüne yaptığı çağrıdır. İşbu PKK'nın fesih çağrısını "federasyon" veya "özerklik" gibi şartlara bağlamadığını belirtmeyi de ihmal etmeyelim.
Mezkûr çağrı yerini bulursa muazzam sonuçları olacağı muhakkaktır. O kadar ki "Türkiye Yüzyılı" sloganının altı adamakıllı dolacaktır.
Yıllar yılı berhava edilen insan kaynakları ve enerjisinin yanı sıra Türkiye'nin terörle mücadelede 3 trilyon dolar harcadığını göz önünde bulundurursanız ne demek istediğimi anlarsınız.
Bu arada, rikkat ve dikkati elbette elden bırakmayalım ama PKK'nın feshi her şeyden evvel (müstevlilerin olanca gayretine ve "çukur terörü" başta olmak üzere onca provokasyona rağmen) birbirinden kopmayan Kürt ve Türk halkının zaferi olduğunu da söyleyelim.
Soru şudur: Herkes kendi "masalıyla" yüzleşebilecek mi yoksa "anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara" neden olsa da ipe un sermeyi maharet mi sanacak

Sevr'i iliklerine kadar hisseden Türk'ün beka endişesini anlamak istemeyenler ile inkâr ve asimilasyona maruz kalan Kürt'ün incitilen gururunu fehmedemeyenler istedikleri kadar ipe un sersinler, eninde sonunda su yolunu bulacaktır.