İngiltere Başbakanı Starmer'in eylülde yapılacak BM Genel Kurulu'nda Filistin devletini tanıyacağını açıklaması Netanyahu'yu oldukça rahatsız etti.
Tıpkı Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un aynı minvaldeki açıklamasında olduğu gibi.
Bir farkla ki Macron'u anında tehdit etmişlerdi.
İsrail'in Dışişleri Bakanı Gideon Saar, "Macron Fransa sokaklarını kontrol edebilecek mi bakalım..." demişti hani.
Fransa sokakları (en azından şimdilik) karıştırılmadı ama Fransa savunma sanayiinin en büyük aktörlerinden Naval Group siber saldırıya maruz kaldı. Fransa'nın nükleer denizaltı sistemlerine ait son derece hassas bilgiler çalındı.
Peşinen İsrail yaptı demiyorum.
Lakin yeryüzünün neresinde sabotaj, terör, bozgunculuk, fitne-fesat (ila ahir) varsa ilkin İsrail terör devletine bakılmalıdır diyorum.
Bu bakış açısından mahrum olmanın ceremesini çok çektiğimizi de özellikle hatırlatmak isterim.
Mesela, Uğur Mumcu suikastının hemen ardından şappadak İran suçlu ilan edilmiş, seküler güruh da "Mollalar İran'a" sloganları eşliğinde muhafazakâr kesimi hedefe koymuştu.
Bir suikast marifetiyle hem komşumuz İran şeytanlaştırılmış hem de toplumsal fay hatlarımız trajik bir şekilde yırtılmıştı. Sosyolojiler birbirine düşmanlaştırılacak kadar zehirlendikten sonra da işin aslı ortaya çıkmıştı.
İşin aslı mı
Unutmuş olamazsınız: Uğur Mumcu'nun abisi Ceyhan Mumcu, kardeşinin katledilmesinden 17 gün önce kaleme aldığı MOSSAD yazısı nedeniyle İsrail Büyükelçisi'nin 4 kez arayarak ısrarla görüşmek istediğini, yapılan görüşmeden kısa süre sonra da suikasta uğradığını anlatmıştı.
Her ülkeye aynı tarifeyi uygulamıyorlar tabii.
İsrail'in soykırımcı bakanlarından Ben-Gvir ve Smotrich'i "istenmeyen kişi" ilan eden Hollanda'ya duygusal tepki göstermekle yetindiler.
Duygusal tepki dediğim, antisemitizm muhabbeti işte.
Hollanda'ya "özgül ağırlığı" nispetinde tepki göstermeleri gayet doğal. "Amsterdam sokakları karışır..." diyecek hâlleri yoktu ya.