Kafayı onlara mı takalım

"İran İslam Devrimi" 1979'da gerçekleştiğinde "sömürge aydınlarımız" pek sevinmişlerdi. Şaştınız mı Şaşmayın, "devrim yanlısı" oldukları için değil; tam aksine, devrimden de Humeyni'den de nefret ediyorlardı. Hatta, "devrim" Türkiye'ye sıçramasın diye azami önlem alınmasını istiyorlardı. Önlem ne ki, İran'ı şeytanlaştırmak için matine-suare faaliyet gösteriyorlardı. Bunda da epey başarılı olmuşlardı. Mesela, Uğur Mumcu katledilir katledilmez "Mollalar İran'a" sloganları atılması mahut faaliyetlerinin ürünleri arasındaydı. Hülasa, Şah'ın hükümferma olduğu dönemde İran diye bir problemleri yoktu. Ne zaman ki İran devrim yaparak ABD'nin kontrolünden çıktı, düşman kesildiler. Diyeceksiniz ki, madem öyle "devrime" neden sevinsinler Çünkü, ABD, "ileri karakolu" mesabesindeki Şah dönemi İran'ını kaybedince, Türkiye'nin "değerinin" artacağını düşünmüşlerdi. Hiç unutmam: "Soğuk savaş" sona erdiğinde de "NATO üyesi olmamızdan kaynaklanan değerimizi kaybedeceğiz..." şeklinde panik yapan arkadaşlarını, "Merak etmeyin, İran'a karşı kullanılma değerimiz var..." yollu teselli etmişlerdi. İşbu sömürge aydınlarına göre "devrim" sonucunda İran'ın terk ettiği ABD jandarmalığı görevi de bize kalacaktı. Böylece ABD'nin gözüne iyice girecek, ne kadar kıymetli olduğumuzu kanıtlayacaktık. Ne kadar onursuzca değil mi Düşünsenize: Esir kampından özgür ruhlu biri zincirlerini kırıp kaçıyor, diğer esirler kaçan arkadaşlarının sayesinde efendilerinin gözünde kazanacakları değerin peşine düşüyorlar! Bunun için de özgürlük yolunu tercih eden arkadaşlarına karşı düşman kesiliyorlar. Zilletin sonu yoktur. Türkiye'ye ABD çıkarları uğruna Rusya'yı "dengeleme"