Unutmuş olamazsınız, İstanbul Havalimanı için daha ilk kepçe vurulurken şamataya başlamışlardı:
"Kuşlar çarpacak..." / "İsraf bu! Zaten her yer beton oldu, yeter..." / "Orada rüzgâr kışları sert eser, uçaklar inemez, sapır sapır düşerler..."
Biraz daha aklıevvelleri de "Bizden katbekat güçlü ekonomiye sahip olduğu hâlde Almanya bile havalimanı yapmıyor, biz neden yapıyoruz" diyorlardı.
Bu tepkilerin bu ülke insanından neşet etmesine anlam vermekte güçlük çekenler de naçar "İstanbul Havalimanı'nın yapılmasından Almanya rahatsız galiba!" dediler.
Daha makul bir izah bulamamışlardı.
Gerçi hepten haksız da sayılmazlardı. Çünkü İstanbul Havalimanı, Frankfurt Havalimanı'na ciddi rakip olacaktı.
Muhalif güruh hiç vakit kaybetmeden "He he, Almanya bizi kıskanıyor!" diye dalga geçmeye başladı. O günden sonra ne yapılsa ne söylense, "Almanya bizi kıskanıyor" diyerek gül gül öldüler.
Peki şimdi ne oldu
İstanbul Havalimanı, 2025 itibarıyla Avrupa'nın en çok doğrudan bağlantıya sahip havalimanı. 2024'te en fazla destinasyon sunan, en yüksek kapasiteyle çalışan havalimanı. Kargoda da Frankfurt'u sollamış durumda.
Ne ki bu verileri dile getirdin mi de "Yandaş!" damgasını yediğinin resmidir.
Zaten Türkiye'nin herhangi bir icraatını (Kızılelma veya Kaan fark etmez) övdün mü, işin bitti demektir. "Yandaş, yalaka, trol..." gırla gider. Ama Türkiye'ye çattın mı, şappadak "özgürlük savaşçısı" ilan edilirsin.
Özgürlük demişken...
Bunlar matine-suare "Türkiye'de İfade özgürlüğü olmadığı İçin beyin göçü var, gençlerimiz Almanya'ya göç ediyor..." derken adeta kendilerinden geçiyorlar ya, bakalım ne menem özgürlük arz-ı endam ediyor Almanya'da.
Mesela, yazar ve siyasetçi Jürgen Todenhöfer ifade hürriyetini kullandı diye evi basıldı, telefonuna el konuldu.
Todenhöfer'in suçu mu
Kendisi anlatsın: "İnsanlar sadece fikirlerini ifade ettikleri için susturuluyor. Gazeteciler, sanatçılar, sıradan vatandaşlar... İsrail'i eleştiren herkes suçlu ilan edilme riskiyle karşı karşıya... Almanya'da Netanyahu'yu eleştiren biri vatandaşlığa kabul edilmeyebilir... Alman Anayasası'nın 13. maddesinde yer alan konut dokunulmazlığım var ama artık kendimi koruyan bir 'dört duvar' yok, her an polisler evime girme hakkına sahip..."

7