İkisi de muhalif fakat...

Öcalan'ın "PKK'yı feshetme çağrısı" şeklinde hülasa edeceğimiz mektubu üzerine muhtelif tepkiler arzı endam etti.
Futbol tribünleri de bigâne kalmadı; küfürlü sloganlar koro halinde terennüm edildi.
Enteresandır; bir yılı aşkın süredir çoluk çocuk katleden soykırımcı İsrail'e İspanya'daki futbolseverler bile her fırsatta tepki gösterirken, bizimkiler bir türlü organize olamamışlardı. Lakin söz konusu çağrıdan birkaç gün sonra müthiş organize oldular.
Müthiş olduğu kadar da manidar!
Zira...
"Terörist Meclis'te konuşma mı yapar O(...) Ç(...) Abdullah Öcalan" sloganı Öcalan'ın söz konusu çağrısından çok, MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin aylar önce yaptığı çağrıya nispetmiş gibi duruyor.

Öcalan'ın mezkûr çağrısından kuşku duyan, sorgulayan, endişe eden ve hatta "Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini" misali veryansın eden samimi yurtseverlere lafım yok.
Bunlar kendi içlerinde tutarlıdırlar.
Dahası, ABD emperyalizminin PKK üzerindeki vesayetini ve İsrail'in bölgedeki hesaplarını göz önüne alan herkesin sorgulamak hakkıdır. Bu saatten sonra "Ne güzel çağrı, bundan iyisi Şam'da kayısı" yollu "laylaylom" coşkuların âlemi yok.
Fakat...
Öcalan'ın, "Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir..." ifadesine yer verdiği çağrıya karşı çıkmak, PKK'nın silah bırakarak kendini feshetmesine karşı çıkmakla (sonuç itibarıyla) aynı kapıya çıkar, onu ne yapacağız!
Şart falan öne sürseydi hadi neyse.
Tam aksine, "Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır..." vurgusuyla hiçbir şart öne sürmediğini deklare etti.
"Muhakkak altından bir çapanoğlu çıkacak" endişesiyle "PKK kendini feshetmesin" demeye getirmek