FETÖ'nün ekmeğine yağ sürmeyin

Son günlerde FETÖ'nün orda burda üniversitelerde sinsi yöntemlerle varlığını sürdürdüğü, hatta atağa geçtiği konuşuluyor. Böyle giderse daha çok konuşulur. Zira gece gündüz sistemli şekilde faaliyet yürüten bir örgüte karşı konuşmak yetmez. "Konuşmak yetmez" dediğim, "FETÖ'den haberler" mesabesinde gündeme getirilmesi yetmez. Yoksa adamakıllı teşrih masasına yatırmak, çözümlemek için geç bile kalındı. O kadar ki, son 30 yıl boyunca Neo-nurculuğun "Amerikan projesi" olduğunu dile getiren Atasoy Müftüoğlu'nun (mealen) "15 Temmuz hakkında konuşulanlar hasar tespitinin ötesine geçmedi" eleştirisi hâlâ geçerliliğini koruyor. 15 Temmuz darbesini gerçekleştiren din algısıyla, hatta bu din algısını oluşturan referans kaynaklarıyla herkesten önce "sahici dindarlar" hesaplaşmalıydı. Yazık ki popülizm uğruna ihmal ediliyor veya kriminalize etmek kolaylarına geliyor. "Antiemperyalist ulusalcılar" da tüm tarikat ve cemaatleri kriminalize etmeyi marifet sanıyorlar. Yazık ki yazık, FETÖ'nün 2013'ten itibaren sürdürdüğü "Sadece bizi değil tüm tarikat ve cemaatleri de yasaklayacaklar..." şeklindeki propagandaya hizmet ettiklerinin farkında bile değiller. FETÖ'nün maksadı, kendilerine karşı başlatılan mücadeleyi geniş kitleler nezdinde itibarsızlaştırarak marjinalize olmaktan sıyrılmaktı. Peki bunların maksadı ne FETÖ'nün, 28 Şubat sürecinin dindar sosyolojide açtığı derin yaralarda palazlandığını fehmedemediler mi hâlâ Hayır yani, "Eski deliklerden yeni bakışlar atmanın" hamakatın dışında bir izahı var mı Yanlış anlaşılmasın: Bu ülkenin ruh kökünemana iklimine düşmanlık uğruna FETÖ'yü araçsallaştıranlara lafım yok. Onlar zaten antiemperyalist değil, antiemperyalistlerin kullanışlı aptalları ve FETÖ'nün ruh ikizidirler. Aklı başında antiemperyalist bir yurtsever tüm tarikatların, tüm cemaatlerin yasaklanmasını nasıl ister Hacı Bektaş'tan Karacaoğlan'a,