Erdoğan gidince...
Esad rejimini yıkarak işbaşına gelen irade, Suriye'nin kalbi mesabesindeki Lazkiye Limanı'nı 2009'dan itibaren işbu limanın işletmecisi olan Fransa'nın CMA CGM şirketine verdiğine dair habere muttali olunca, yıllar önce izlediğim Visconti'nin "Leopar" adlı ünlü filmini hatırladım.
Salina Prensi (Burt Lancester), yeğeni Tancerdi'ye (Alain Delon) filmin uyarlandığı romanı da hülasa eden şu ikonik sözü söyler:
"Her şeyin olduğu gibi kalması için her şeyin değişmesi gerek..."
Bağlamı mı
Tancerdi, Garibaldi'nin köklü değişimleri gerçekleştirdiğinden hareketle Sardilya Krallığı'nın ordusuna katılmaya karar verdiğini açıklayınca, Salina Prensi Don Fabrizio mezkûr sözüyle, değişimlerin sembolikyüzeysel olduğunu, gerçekte gücün elitlerin elinde kalacağını "değişim paradoksu" mesabesinde ortaya koyar.
Peki "köklü değişimler" yok mudur.. Hiç olmaz olur mu
Soru gayet basittir: Değişim neyi değiştirmiştir; muşamba dekoru mu yoksa "elitlerin dünya sisteminin" konforunu mu
Değişim muşamba dekordan ibaretse o değişim zaten köklü değil, tastamam yüzeyseldir. Şayet "elitlerin" konforunu tahkim etmişse de o "değişimi" sonuna kadar sorgulamak gerektir.
Ki, Türkiye'nin yaşayan en büyük şairi İsmet Özel "değişimin" sonuçları şöyle dursun, değişim için kullanılan araçları bile sorgulamıştır: "düşündüm yaslanarak şehrin kasıklarınadüşündüm kafa kemiklerimi eritinceye kadarnedir bu kölelerin olanca silahlarısilahların köleleri olmaktan başka." (Erbain)
Hiç kuşkusuz, kapitalist dünya sisteminde tüm silahlar her şeyden evvel silah fabrikalarına çalışır. Lakin, bu demek değildir ki kategorik olarak kimsecikler silaha el sürmesin. Öyle olsaydı İstiklal Savaşı'mızı nasıl izah ederdik
Devrim yapmak kölelerin harcı değildir. En korkunç kölelik de Batı'nın "kültürel soykırımına" düçar olanların köle zihniyetidir
Zihinsel özgürlük için evvela sorgulamak, algı kampanyalarının seylaplarına kapılmamak için de hadiseleri adamakıllı tahlil etmek lazım gelir.
Sevgili Yusuf Kaplan dostum (Allah ömrünü bereketlendirsin, güzel faaliyetlerinde muvaffak etsin), Trump ABD Başkanı seçilince çok tuhaf bir yazı kaleme almıştı.
"Trump'ın zaferi" demişti, "Yahudi gücüne, Yahudilerinküreselcilerin kontrolündeki müesses nizama karşı kazanılmış bir zaferdir..."
Ne oldu peki
ABD Başkanı Trump, İsrail'in soykırımcı şefi Netanyahu ile kafa kafaya verip İsrail'in