Demokratik çakallık

"Gazze soykırımı" bütün dünyaya "demokrasi" diskuru çeken Batı'nın refakatinde gerçekleşti.
Refakat de laf mı; ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya net bir şekilde o korkunç katliamları destekledi.
Demek ki bunların anlı şanlı "demokratlıkları" sıra İsrail'e gelince tatile çıkıyor!
Bilmiyorum, "çağdaş demokrasi" belki de böyle bir şeydir.
Mesela, İngiltere'ye şöyle bir bakalım:
İşçi Partisi'nin solcu lideri Jeremy Corbyn, liderliği süresince uyduruk "antisemitizm" suçlamalarıyla yıpratılmış, 2019 genel seçimlerindeki başarısız sonuçlar neticesinde de parti yönetiminden uzaklaştırılmıştı. Söz konusu suçlamalar da iktidar kanadından ziyade İşçi Partisi içinden yükselmişti.
Corbyn'in yerine gelen Keir Starmer, İşçi Partisi'nin yeni lideri olarak bir sonraki seçimlerde Birleşik Krallık başbakanı olmaya çok yakın.
Peki nasıl oldu da henüz dört sene önce hezimete uğrayan İşçi Partisi'nin yıldızı bu denli parladı
Keir Starmer, 7 Ekim'in ardından bir radyo programında kendisine İsrail'in Gazze'yi abluka altına alıp elektrik ve su tedarikini kestiği hatırlatıldığında, "İsrail'in buna hakkı var..." ifadesini kullanmıştı. Londra'daki protesto gösterilerine katılan yüz binlerce insanın talep ettiği ateşkese de karşı çıkmıştı.
Anlaşılan o ki İngiltere'de bir genel seçim kazanacak pozisyona gelmek için İsrail'i her halükârda arkalamak, Gazzelilerin elektrik ve sularının kesilmesini bile "haklı" görmek, İsrail terör devletinin on bini aşkın Filistinli çocuğu katletmesini de umursamamak gerekiyor.
İşin tuhaf yanı, Starmer, siyasi kariyeri dışında "insan hakları avukatı" olarak da biliniyor. İsrail işgal kuvvetlerinin, elinde beyaz bayrakla ailesinin yanına ulaşmaya çalışan Gazzeli bir sivili katlettiği videoyla ilgili, "Bu bir savaş suçu değil mi" şeklinde yöneltilen soruya, "Politikacıların böyle hukuki konularda detaylı bir araştırma yapmadan yargıda bulunması doğru değil..." demişti. Halbuki aynı Starmer, Rusya'nın Ukrayna'da yaptığı askeri operasyonlarla ilgili sorulan benzer bir soruya hiç tereddüt etmeden, "Bu apaçık bir savaş suçudur!" cevabını vermişti. İki sözde karşıt partinin "seçim kazanacak pozisyona" gelmesi için aynı noktada, yani İsrail'in katliamlarını desteklemek konusunda buluştuğu bir ülkede demokrasiden söz edilebilir mi