Büyük itiraf

Venezuela Başkanı Nicolas Maduro'ya karşı seçimi kaybeden muhalefet lideri Maria Corina Machado "Kazanırsak" demişti, "Venezuela Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıyacağız, İsrail'i desteklemek için."
Şayet kazansaydılar bununla da yetinmeyip Arjantin Başkanı Javier Milei gibi İsrail'e gidip "Yahudi olmak istiyorum!" diyerek ağlarlar mıydı, bilemiyoruz.
Bizim bildiğimiz şudur: Kazanamayınca Venezuela sokaklarını karıştırmaya başladılar. Geçen gün de Chavez'in heykelini parçaladılar.
ABD'nin desteklediği Latin Amerikalı her siyasetçi Irkçı Siyonist soykırımın destekçisi olmak zorundadır.
Bu hakikat Latin Amerika ile de sınırlı değildir, bütün dünyada geçerlidir.
Yani, İsrail'in alabildiğine "yandaşı" olmadan ABD'nin sürgit müttefiki olmak mümkün değildir.

Irkçı Siyonist İsrail, Filistin topraklarına çöktüğü günden beri tehdit değerlendirmesi bağlamında Mısır, İran ve Türkiye'yi göz önünde bulundurmuş, her daim "işlem" yapmaya çalışmıştır.
Çok ilginçtir:
Art arda üç yıl boyunca (78, 79 ve 80'de) mezkûr üç ülkede köklü değişiklikler meydana geldi.
İsrail Başbakanı Begin ile Mısır Devler Başkanı Sedat arasında imzalanan 78'deki Camp David sözleşmesi dolayımında Mısır tehdit olmaktan çıktı.
Ne ki, daha önce İsrail'in biricik dostu olan İran, Humeyni'nin 79'da gerçekleştirdiği devrim sonucunda İsrail'in biricik düşmanı oldu.
Türkiye'de de ABD'nin "Bizim çocuklar başardı" şeklinde değerlendirdiği Kenan Evren'in 80 darbesi gerçekleşti.
Uzun lafın kısası, söz konusu üç ülkedeki altüst oluşları İsrail'den, İsrail'i de ABD'den bağımsız düşünmek doğru değildir.

Şayet 15 Temmuz darbesi gerçekleşmiş olsaydı Türkiye, İsrail'in amaçları doğrultusunda İran'la savaşa girecek, sonuç itibarıyla Anadolu coğrafyası paramparça edilecekti.