Biz de beklemekteyiz

Dramayla ilgilenen herkes "Çehov'un tüfeğini" bilir. Zira dramatik bir ilkedir: "Şayet duvarda asılı bir tüfekten bahsetmişseniz, sonraki bölümlerde o tüfek ateşlenmelidir."
"Dramatik ilke" diye burun kıvırmayın sakın, gerçeğin ta kendisidir.
Üstelik, artık duvarda asılı olan tüfek de değildir; insanlığın sonunu getiren nükleer silahlardır.
Takdir edersiniz ki, nükleer silahlar olmasaydı, "nükleer savaştan" da kimsecikler söz edemezdi. Zira, olmayan silahların savaşı fazlasıyla "fantastik" olurdu.
Gelgelelim, tüm dünyayı yakıp kavuracak kapasitede nükleer silahların varlığı da apaçık bir gerçek. Bir gerçek daha var: "Nükleer savaş" gündelik sözlerimiz arasında rahatlıkla yer almaya başladı.
Demek ki savaşların ne kadar felaket bir şey olduğuna dair onca roman, onca şiir, onca sinema eseri modern insanın vahşilikten kurtulmasına yetmedi, yetmeyecek.
Soykırımların Hitler'le kapanan bir parantez olduğuna dair umut da Gazze soykırımıyla yok olup gitti.

Şu hâle bakar mısınız: Ukrayna'nın Rusya'nın Kursk bölgesine Alman yapımı tanklarla saldırısını Alman Bild Gazetesi "tarihsel bir geri dönüş" olarak nitelendirebiliyor. Medvedev de buna mukabil Rusya'nın da Berlin'de "tarihsel bir geri dönüş" yapabileceğini ihsas edebiliyor.
Çok değil beş on sene evvel bu tarz lakırdılar edenleri kuvvetle muhtemel bir kliniğe yatırırlardı.
Şimdilerde nükleer savaştan söz etmeyen kalmadı.
İlkin Rusya Devlet Başkanı Putin, Batı'nın tehditlerine karşı "Rusya'nın olmadığı bir gezegenin anlamsızlığından" dem vurarak "nükleer savaşı" dillendirmişti.
New York Times'ın geçen günkü haberine göre Beyaz Saray da Amerikan ordusuna Rusya, Çin ve Kuzey Kore'ye karşı muhtemel bir nükleer savaşa hazırlıklı olmaları talimatı vermiş.
Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko da Rus devlet televizyonuna verdiği demeçte NATO'nun Ukrayna'ya birlik göndermesi ihtimali üzerine, "Hem taktik hem de stratejik nükleer silah kullanılacak" dedi.
Demem o ki hiçbir dönemde nükleer savaş bu denli terennüm edilmedi.