Bahçeli'nin çalımı kime

Formülasyonlar en etkili, en çarpıcı ve en akılda kalıcı anlatıma, en kestirme yoldan ulaşmanın yoludur.
Lakin, çokluk bir kusurcukları var: Ele aldığı konuyu deşifre ederken bir yanıyla da örterler. "Fetullah'ı aldılar, Öcalan'ı verdiler" formülasyonu gibi.
Ki, bu formülasyon genel kabul görmüştü. Dahası, itiraz edeni şahsen duymadım.
Herkes mevzunun "Al gülüm ver gülüm" olduğunu sanmıştı. Hatta, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in "Amerika Öcalan'ı neden verdi anlamadım..." sözü de mezkûr formülasyon sayesinde (güya) anlaşılır hâle gelmişti.
Yani, anlaşılmayacak şey yoktu; Öcalan'ın karşılığında Fetullah'ı Pensilvanya'ya çekmişlerdi işte.
Gelgelelim, bu formülasyonda aksayan bir yan vardı.
Her şeyden evvel, ABD'nin "Pensilvanya'ya kaldırdığı" FETÖ elebaşı bidayetinden beri Amerikancıydı. Yani, zaten gönüllü olarak avuçlarında olanı yanlarına almaları için herhangi bir neden yoktu.
Demem o ki, Öcalan'ı Türkiye'ye vermenin karşılığında elde ettikleri Fetullah değil, Kandil veya PKK'ydı. Hâliyle, PKK liderini teslim etmelerinin nedeni de bundan ibaretti.

MHP Lideri Bahçeli gündemdeki açıklamasıyla "çözüm süreci" döneminde "üçüncü taraf" olarak kodlanan ABD-İsrail eksenine "çalım atmaya" çalışıyor diyebilir miyiz
Çalım atarken çalım yemek riski de var tabii. ABD-İsrail eksenine çalım atmak zaten başlı başına büyük risktir.
Ne ki "beka" söz konusu olduğunda (pragmatik bir manevra da olsa) stratejik hamle yapmak zorundasınız. Büyük devletsen büyük hamleleri yapmaktan çekinmeyeceksin.
İyi Parti'nin başındakinden Ümit Özdağ'a kadar malum eşhasın sergilediği iptidai popülerlikle alınacak hiçbir yol yoktur. Bunların bölgeyi de dünyayı da okuma kapasiteleri çok sınırlı. ABD-İsrail ekseninin bölgede yaptıkları ve yapmak istedikleri hakkında herhangi projeksiyonları da yok.
Fakat Perinçek ve Aydınlık grubunun eleştirileri böyle değil.