Ali Koç öğrendi ya Steven

Fenerbahçemizin Başkanı olduğunda rüzgârı öyle arkasına almıştı ki, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu hayalleri kurmaya başlayanlar bile olmuştu.
Hepten ham hayal sayılmazdı. Nihayetinde parası, pulu, kredisi vardı; istediği futbolcuya parayı basar alırdı.
Hâliyle Ali Koç'un başkan seçilmesi, taraftar için tam anlamıyla bayram günü olmuştu.
Fenerbahçe kongre üyesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bundan 7 yıl mukaddem başkanlık yarışı için ne düşündüğü sorulduğunda "Tecrübe önemli..." demişti.
Bu sözden "Aziz Yıldırım'ı destekliyor, Ali Koç'un seçilmesini istemiyor" sonucunu çıkardılar. Müzmin muhaliflik belasına da Ali Koç'u daha da desteklediler.
Hatta Ali Koç'un bir sonraki aşamada siyasete girip cumhurbaşkanlığına seçileceğine inanacak kıvama geldiler.
Ali Koç da kaptırıp gitti. O kadar ki, kongre aşamasında bir ara "Topunuz gelin" diyerek racon kesmeye kalkıştı. Ama öyle Erdoğan gibi değil tabii. Şener Şen'in "Züğürt Ağa" filminde megafonla "domates" satışı gibi; içine doğru, ezik ve yabansı.
Gerçi vücut dili ötesine pek müsait değildi.

***

Takdir edersiniz ki Fenerbahçemizi şampiyon yapmak ilk aşamaydı. Yazık ki başaramadı. Yetmezmiş gibi işin sonunda Steven S. Saran'a da başkanlığı kaptırdı.
Şaşacaksınız ama söyleyeyim: Ali Koç şampiyon olamadı ama hiç olmadığı kadar "halktan biri" oldu.
Gayet ciddiyim... Zira sınıfsal olarak kolayından ulaşılmaz konumdaydı. Normalde beyaz eldivenle bile elini sıkmayacağı insan evlatlarıyla Fenerbahçemizin Başkanı olması hasebiyle muhatap olmakla kalmadı, adeta onlardan biri oldu.
Mesela, Göztepe deplasmanında çıkan olaylarda taraftarlarına sahip çıkmak için sahaya indi. İtildi, yerlerde yuvarlandı ama yıkılmadı; ayağa kalkmasını bildi. Yahu bir bayramlaşma töreninde Rambo Okan'ın yanağından makas almasına izin verdi, daha ne olsun.
Bu da bana Bertolt Brecht'in "Bay Puntila ile Uşağı Matti" (Herr Puntila