Ağız tadıyla ölmek

"Aynı yemekle besleniyoruz, aynı silahlarla yaralanıyoruz, aynı hastalıklara yakalanıyoruz. Aynı kışta üşüyüp aynı yazda ısınıyoruz. Bizi keserseniz, kanımız akmaz mı Şaka yaparsanız gülmez miyiz Ve bize zarar verirseniz intikamımızı almaz mıyız.." Sosyal medyadaki "ötekileştirmelere" ne zaman muttali olsam, aklıma öncelikle Venedik Taciri'ndeki bu ünlü tirat gelir. Shylock insani duyguların ortaklığına dair kendinden farklı dinden olanlara (Hıristiyanlara) söylemişti bunları. Yazık ki (kâğıt üzerinde de olsa) aynı dinden olanlar birbirlerine demediklerini bırakmıyorlar. O kadar ki birbirlerinin ölüsüne dirisine saydırıyorlar... Bu nasıl yabancılaşmadır, diyeceğim ama... İnsanı etten kemikten ibaret sanandan, yani "hazreti insanı" tanımayandan da her şey beklenir. Siyasi görüşümüz veya düşüncelerimiz nihayetinde insani faaliyetlerimizin sadece bir ürünüdür. Sonuç itibarıyla insanız, tüm acizliğimizle insan. Hani demişti ya Edip Cansever, "Ne gelir elimizden insan olmaktan başka..." İnsan budur, bu kadardır; lakin aynı zamanda da zübde-i âlemdir. Tüm mesele, kendini bilmekte... Kendini bilirsen, her şeyden evvel muhatap olduğun her insanın da tıpkı senin gibi bir "hikâyesi" olduğunu bilirsin. Hikâyesi, yani ailesi, yolunu gözleyenleri, eline bakanları, korkuları, umutları, sevinçleri, üzüntüleri, ila ahir. O vakit merhum Nuri Pakdil ustamızın "Klasikleri okumayana ehliyet vermeyeceksin..." sözünün künhüne varırsın. Hâliyle tanımadığın insanların değil ölülerine