Tahrik, polis şiddetine mazeret olabilir mi

Dünyamız ısınıyor.

Birçok ülkede, çeşitli sebeplerle artan memnuniyetsizlikler, protesto gösterileri olarak görünürlük kazanıyor.

Bir bakıyorsunuz Fransa'da çiftçiler yollara dökülüyor, bir bakıyorsunuz Amerika'da zenciler eylemlere başlıyor, bir bakıyorsunuz dünyanın farklı ülkelerinde vicdan sahibi insanlar, İsrail'in zulmüne bilfiil ya da sessiz kalarak yardım eden hükumetlerini protesto etmek için meydanlara çıkıyorlar.

Bu protestolar karşısında kolluk kuvvetlerinin tavrı tartışma konusu oluyor.

Gerçek protestocular dünyanın hiçbir yerinde "majestelerinin muhalefeti" gibi hareket etmiyorlar. Slogan da atıyorlar, pankart da taşıyorlar. Herkesin, özellikle de devlet yetkililerinin hoşuna gitmeyecek şeyler de söylüyorlar. Beğenmedikleri politikalarını protesto etmek için sokağa çıktıkları siyasetçilere ağır eleştiriler de getiriyorlar. Seslerini bastırmaya çalışan polis aleyhine slogan da atıyorlar.

Demokratik ülkelerde devlet görevlileri, özellikle de kolluk güçleri bütün bunları hazmetmek zorunda.

Polisin görevi, kimsenin zarar görmemesini sağlamanın yanısıra, insanların demokratik itiraz haklarını özgürce ve korkusuzca kullanmalarını sağlamak.

Polise sövseler bile göstericilerin güvenliğini sağlamak yine polisin vazifesi!

Tahrik sebebiyle sinirlerine hakim olamamak polis şiddeti için asla bir mazeret değil!

Polislerle, sıradan insanlar arasında kendini kontrol edebilme noktasında bir fark olmak zorunda.

Profesyonel olarak polislik mesleğini icra edenlerin tahrik olma hakları yok!

Polislerin böyle durumlarda nasıl tepki vereceklerine dair eğitilmiş, psikolojik olarak bu tür tahriklere hazırlanmış olmaları gerekiyor. Polislerin sinirleri çelik gibi olmak zorunda.

Devletin beline silah, eline cop verdiği memur, zor kullanma yetkisini "tahrik oldum" bahanesiyle istismar edemez!

Devlet görevlilerin kişisel hislerini, psikolojilerini işlerine yansıtmaları "normal" karşılanırsa en başta polisler, savcılar, hakimler büyük adaletsizlikler yapmaya, zulmetmeye başlarlar.

Öfkesine ya da nefsine yenik düşüp yetkilerini istismar eden devlet görevlilerinin en sert şekilde cezalandırılması gerekir.

Evet, kolluk kuvvetlerine kanunla "zor kullanma" yetkisi verilmiştir. Ama zor kullanmanın bir ölçüsü, sınırı olmak zorundadır.

Mesela polis, küfretti diye çekip vuramaz bir protestocuyu! Gözaltına alınmaya direndi diye dövüp hastanelik edemez. Gözünü çıkaramaz. Bacaklarını kıramaz.

Bu zaten kanunen de böyledir.