Gerçekliğin çölünde vahalar yaratmak

Durmadan değişip duran hoş sesler, rengarenk resimler, hareketli müzikler, komik videolar ve bölük pörçük düşünceler bombardımanına tutulmuş sosyal medya akışlarımızda kayıtsızca gezinirken, içimizi bir huzursuzluk hissinin kaplamasına engel olamıyoruz.

Bağlantılar kuralım, dijital bilgiler şelalesinden payımızı alalım, olan bitenden habersiz kalmayalım, biraz da kafa dağıtalım derken çok önemli şeylerden vazgeçiyor olabiliriz.

"Varlığımızın mânâsına dair arayışımız" gibi mesela

Bilginin, tam anlamıyla parmaklarımızın ucunda olduğu, her tür enformasyona daha önce eşi benzeri görülmemiş bir kolaylık ve hızda eriştiğimiz bir çağda yaşıyoruz.

Fakat bu bolluk içinde istikrarlı şekilde odaklanabileceğimiz derin bir hakikat bulmak hayli zor!

Zamanın en geçer akçesi olan dikkatten yana iyice fakir düşmüş durumdayız.

Parlak bir nesneden diğerine sıçrayıp dururken istikametimizi doğrultma kabiliyetimiz köreliyor.

Gerçek ile sanalın, hakiki ile uydurma olanın arasındaki sınırların bulanıklaştığı bir malumat kasırgasının göbeğinde yönümüzü tayin etmekte zorlanıyoruz.

Bir tür "varoluşsal vertigodan" , "ontolojik oryantasyon kaybından" mustaribiz.

Gerçeğin kendisi , ilgi çekici anlatılar oluşturma ve dijital platformların viral gücünden yararlanma konusunda yetenekli olanların elinde şekillendirilebilir, pazarlıkla değiştirilebilir bir meta haline gelmiş gibi görünüyor.

Bu dikkatlice seçilmiş personalar üzerinden sürdürülüp duran uyarım sağanağında , gerçekten önemli olan şeyleri ıskalamamız işten bile değil!

Hayatı acısıyla tatlısıyla, zorluğuyla kolaylığıyla bizzat tecrübe etmenin kazandırdığı zenginlikler, derinlemesine yaşanan insan ilişkilerinin nüansları ve hakikat arayışımıza ev sahipliği yapacak sessiz, sakin inziva alanları gittikçe uzaklaşıyor bizden

Hayatımızın her geçen gün daha büyük bir bölümünü sanal âlemde geçirirken, varoluşun son derece detaylı dokusundan kopuk birer avatardan ibaret kalma riskiyle karşı karşıyayız.

Sevdiğimiz birinin sarılması, taze pişmiş Ramazan pidesinin kokusu, serin bir meltemin tenimizi nazikçe okşaması gibi bizi şimdiki ana bağlayan, bize ekranların suni ışıklarının ötesindeki fiziki gerçekliği hatırlatan duyusal çapalar hızla çıkıyor hayatımızdan.

Verimlilik ve kolaylık arayışımızda, insanlığımızı inşa edecek temel tecrübeleri algoritmalara ve yapay zekalara devrediyoruz.

Kavgalarımız, sohbetlerimiz, aşklarımız, heyecanlarımız, korkularımız sanal âleme taşınıyor.

Kendi yarattığımız dünyada yavaş yavaş iki boyutlu, renksiz, silik gölgelere dönüşüyoruz.

Teknolojik mucizeler bir yandan hayatlarımızı zenginleştirip kolaylaştırırken öte yandan