Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür

İnsan sosyal bir canlı. Hayat yolunu yalnız başımıza yürümemiz söz konusu değil.

Hepimiz kendimize arkamızı yaslayacağımız güvenilir "arkadaşlar" ararız.

Bir de fikirlerimizi, kanaatlerimizi, inançlarımızı yaslayacağımız sağlam dayanaklar.

Çoğu kimse aklı erer ermez bu dayanakları hemen en yakınında bulur. Ailesinin, yakın çevresinin inançlarını, tutumlarını, hayat karşısındaki pozisyonlarını benimser.

Fakat büyüyüp çevre değiştirince, mesela başka bir şehre okumaya gidince ya da bir işe girip çalışmaya başlayınca, yani yakın çevresi değişince insan hayat karşısında farklı bir pozisyon alır, ilk çevresine, ilk fikirlerine yabancılaşır.

Çünkü fikirlerini yasladığı insanlar değişmiştir.

Bu değişim fena bir değişim değildir. Hatta bu değişimi birden fazla kez yaşamak, farklı insanlarla, fikirlerle, inançlarla tanışmak, dünyadaki insan ve inanç çeşitliliğinin farkına varmak, ufku genişletir, daha bilge ve hoşgörülü yapar insanı.

Köyünden mecbur kalmadıkça çıkmayan köylülerin sabit fikirlilikleri, yobazlıkları, uzlaşmazlıkları biraz da böyle bir değişimi tecrübe etmemelerindendir.

İnsanlar arasında zihinsel kapasiteleri itibarıyla ve meraklarıyla biraz öne çıkanlar, ufuklarını daha genişletmek için illa farklı şehirlere göçmeye, yeni kimselerle fiziki olarak buluşup yüz yüze sohbet etmeye gerek olmadığını fark ederler.

Gazeteler, dergiler, radyo ve televizyon programları, insanların farklı bakış açılarını keşfetmelerinin önündeki fiziki engelleri kaldıran imkanlardır.

Kitapların pek çoğu da bunun için yazılmıştır. Farklı insanların farklı düşüncelerini öğrenmek, değerlendirmek, eleştirmek ve yeni bir dayanak olarak benimsemek için o insanların hayatta olmalarına bile gerek yoktur!

Günümüzde artık hayatımızın olmazsa olmaz bir parçası haline gelen internet, bilgi okyanusunda özgürce ve neredeyse sıfır maliyetle tura çıkma fırsatı sağlıyor. Daha önceki nesillere nasip olmamış bir imkan bu.

Yaşadığımız şu günlerde, gelişen yapay zeka uygulamaları sayesinde, insanlığın farklı dillerde ürettiği bilgilere erişimin önündeki en büyük kısıtlardan biri olan "lisan bariyeri" problemi de aşılmak üzere.

Yine de büyük bir problem var!

Farklı bilgilere, alternatif görüşlere erişimin bu derece kolaylaşması, otomatik olarak beklenen faydayı üretmiyor!

Çünkü diğer kısıtlar ortadan kalksa da iki fiziki kısıt varlığını sürdürüyor: Beyinlerimizin bilgi işleme kapasitesi ve kısıtlı hayat süremiz!

Her bilgiyi okuyup öğrenmek için ne yeterli vaktimiz var ne de yeterli zihinsel donanımımız.

Bu da kaçınılmaz şekilde kendimizi sınırlamamızı gerektiriyor, seçici olmaya mecbur kalıyoruz.