Sürüyü sorgulamak

Vahşi doğada bir antilop sürüsünü ya da gökyüzünde ahenkle uçan bir kuş katarını izlerken hissettiğimiz hayranlığı düşünelim. Bu kusursuz uyum, hayatta kalma içgüdüsünün bir tezahürüdür: Bir sürünün parçası olmak, sürü mensubunu yırtıcılardan korurken kaynaklara ulaşımını da kolaylaştırır.

Peki ya biz insanlar Şehir meydanlarında toplanan kalabalıklar, aynı takımın renklerine bürünen taraftarlar, belirli bir ideoloji etrafında kenetlenen parti veya cemaat üyeleri... Böyle bakınca benzer bir "sürü" dinamiği insan davranışlarında da müşahede edilebilir.

"Sürü psikolojisi", bireyin kendi varlığını eritip grubun devamlılığına adadığı, büyük ölçüde içgüdüsel bir mekanizmadır.

Sosyal psikoloji uzmanları, insandaki "grupla hareket etme" eğiliminin kökenlerini ve sonuçlarını yıllardır inceliyor.

Aslında cevap aradığımız kritik bir soru var: Biz insanları hayvanlardan ayıran çizgi nereden geçiyor

İnsan, tabiatı itibarıyla sosyal bir canlı. Bir grup içinde, güvende hissetme, yalnızlıktan kurtulma, sevgi, saygı, kabul görme arzusu, Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde de belirtildiği üzere temel psikolojik ihtiyaçlar.

Bunların yanı sıra, karar verme sorumluluğunun ağırlığından kurtulma arzusu da sürüye sorgusuz sualsiz tabi olma motivasyonunun temel kaynaklarından.

Amerikalı sosyal psikolog Solomon Asch'ın deneyleri (ve birçok başka sosyal psikoloji çalışması) bireyin, grup baskısı altındayken çoğunluğun görüşüne uyma eğiliminde olduğunu gösteriyor.

Verdiği kararlar kendi algılarına, inançlarına veya doğrularına aykırı olsa bile

"Herkes böyle yapıyorsadüşünüyorsa, elbet bir bildikleri vardır" varsayımı, yani Amerikalı psikolog Robert Cialdini'nin verdiği isimle sosyal kanıt ilkesi, karar alma süreçlerimizi derinden etkiliyor.

Karmaşık veya belirsiz durumlarda, insanlar ne yapacaklarını veya ne düşüneceklerini bilmek için çevrelerindeki diğer insanlara bakıyorlar. Grup, bir tür bilgi kaynağı ve davranışsal pusula işlevi görüyor.

Hayvan sürülerinin davranışları büyük ölçüde hayatta kalma odaklı. Ama insan gruplarının dinamikleri çok daha karmaşık ve yıkıcı sonuçlar doğurabiliyor.

Tarih, grup etkisi altında bireysel ahlakın ve sorumluluk duygusunun nasıl buharlaşabildiğine dair trajik örneklerle dolu.

Fransız Sosyolog Gustave Le Bon'un "Kitleler Psikolojisi" isimli eserinde belirttiği üzere, kitle içindeki bireyler, anonimliğin verdiği cesaretle, tek başlarınayken asla yapmayacakları şeyleri yapabiliyorlar.

Stanley Milgram'ın itaat deneyleri veya Philip Zimbardo'nun Stanford Hapishane Deneyi gibi çalışmalar, otoriteye veya grup normlarına uymanın, bireyleri nasıl ahlaki sınırları aşmaya itebileceğini gösteriyor.

Sürü psikolojisinde "biz"