Neoliberalizmin üçüncü ayağı: Finansallaşma
Pek çok kimse, bugün yaşadığımız hemen her problemin ana sebebi olarak neoliberal politikaları gösterse de ülkemizde neoliberal politikaların gerçekte hiç uygulanmamış olduğunu " Hayır! Neoliberalizm Yüzünden Bu Halde Değiliz " başlıklı yazımda anlatmıştım.
Neoliberal politikalar hakkında daha bilgi temelli, itidalli ve incelikli bir bakış geliştirebilmek için kaleme aldığım yazı serisinin bu üçüncü bölümünde, özelleştirme ve serbest ticaretten sonra finansallaşmayı masaya yatırmaya çalışacağım.
Neoliberalizm bağlamında " finansallaşma " denince kastedilen şunlar oluyor:
1- Finansal sektörün büyümesi: Ekonomide, bankalar, yatırım şirketleri, sigorta şirketleri gibi finans sektörü temsilcilerinin ağırlık ve önemlerinin artması.
2- Finansal araçların çeşitlenmesi: Türev ürünler, hedge fonları, yapılandırılmış ürünler gibi yeni finansal ürünlerin ortaya çıkması ve yaygınlaşması.
3- Reel ekonomiden finansal ekonomiye kayma: Üretim ve hizmet sektörlerinden ziyade finansal piyasalardan kâr elde etme (paradan para kazanma) eğiliminin artması.
4- Şirketlerin finansallaşması: Şirketlerin ana faaliyetlerinin yanı sıra finansal yatırımlara yönelmesi ve finansal performansa odaklanması.
5- Günlük hayatın finansallaşması: Bireylerin kredi kartları, mortgage kredileri, yatırım fonları gibi finansal ürünlere daha fazla erişimi.
6- Küresel finans piyasalarının entegrasyonu: Uluslararası sermaye akışlarının artması ve finansal piyasaların küreselleşmesi.
7- Finansal deregülasyon: Finans sektörünü serbestleştiren düzenlemelerin artması.
Şimdi finansallaşmanın lehinde ve aleyhinde olan görüşleri ortaya koyalım:
"Finansallaşma, sermayenin daha etkin dağılımını sağlayarak ekonomik büyümeyi ve istikrarı destekler" fikrine karşı çıkanlar, aşırı finansallaşmanın, reel ekonomiden kopuk spekülatif faaliyetleri artırarak işsizliğe ve ekonomik istikrarsızlığa yol açtığını ileri sürüyorlar.
Finansal ürünlere erişimin kolaylaşıp yaygınlaşmasının, bireysel kredi imkanlarının artmasının , daha geniş kesimlere hayat standartlarını yükseltme fırsatı sunacağına düşünenler var. Buna şüpheyle yaklaşanlar, finansallaşmanın aslında yoksul kitleleri borçlandırarak gelir eşitsizliğini derinleştirdiğine , milli servetin üst gelir gruplarına transferine sebep olduğuna ve bireyin ekonomik manada kırılganlığını arttırdığına dikkat çekiyorlar.
Şirketlerin finansal performansa odaklanmasının , onları çok daha verimli ve rekabetçi hale getireceğini savunanlara katılmayanlar, hızlıca kârlılığa geçme telaşının, kısa vadeli finansal hedeflerin,