İnsan neden birinin askeri olmak ister

Er olarak askerlik yapanlar için askerlik hiç de cazip bir şey değildir.

Kişinin hürriyetleri, sanki bir suç işlemiş de cezasını çekiyormuşçasına kısıtlanır askerlikte.

Askerliğini yapan bir erseniz, istediğiniz zaman yatıp kalkamazsınız.

İstediğinizi yiyip içemezsiniz. İstediğiniz yere gidemezsiniz.

İstediğiniz zaman konuşup istediğiniz zaman susamazsınız.

Ne yapacağınıza, nasıl yapacağınıza kendiniz karar veremezsiniz.

Askerliğini yapan erler arasında "şafak saymak" diye bir gelenek vardır.

Erler hayatlarına her yönüyle kısıtlar koyan askerlikten kurtulacakları günün şafağını hasretle bekler, sürekli kaç gün kaldığını sayarlar.

Her karşılaştıklarında birbirlerine "şafak kaç" diye sorarlar.

Eğer terhise çok uzun zaman varsa bu sorunun cevabı "şafak karanlık" olarak verilir.

Geçmek bilmeyen uzun günlerin sayısı 81'in altına inince artık kalan gün sayısını değil, plakası o sayıya tekabül eden şehrin ismini söylerler. Mesela terhise 25 gün kalmışsa "şafak Erzurum" derler. Buna asker jargonunda "plakaya düşmek" denir.

Terhis zamanı iyice yaklaşan erler artık öyle bunalmış olurlar ki, depresyona girer, görevlerini savsaklamaya, gün boyunca somurtup, vara yoğa öfkelenmeye başlarlar. Neden böyle yaptıklarını soranlara "şafak sıkıştırıyor" derler.

Askerliğinin son gününü yaşayanlar "şafak kaç" diye soranlara göğüslerini gere gere ve büyük bir mutlulukla "şafak doğan güneş" derler.

Neden "şafak" Çünkü özgürlüklerinin sınırlanmasından, iradelerinin sıfırlanmasından, neyi nasıl yapacaklarına komutanların karar vermesinden o kadar bıkmış usanmışlardır ki, askerliği bitirip artık serbest kalacakları günün ilk ışıklarından (yani şafağından) sonra, bir dakika bile orada kalmaya tahammülleri yoktur.

İnsanın askerlik sırasında maruz kaldığı sıkıntılar, savaşa hazırlık eğitimi, emir komuta zincirini öğrenmek, disipline olmak gibi gerekçelerle bir yere kadar kabul edilebilir belki.

Ama askerlikte bir de "emir eri" olmak var!

Yani vatanın, milletin, kanunun askeri görünüp, aslında "bir komutanın askeri" olmak.

Teğmen yahut daha yukarı rütbeli subaylara hizmet etmek üzere görevlendirilen erlere "emir eri", "komutan postası" ya da "komutan habercisi" deniyor.

Çok şükür ki "emir erliği" bugün artık, Cumhuriyetin ilk yıllarında benimsendiği şekli ile uygulanmıyor.

Ama bugünkü noktaya hiç kolay gelmedik.

Demokrat Parti 1951'de, komutanların emir erlerini hizmetçi olarak kullandıkları, onlara çamaşır ve bulaşık yıkatıp, şahsi alışverişlerini yaptırdıkları, çocuk arabası dolaştırtmak gibi askerlikle alakasız özel işlerini yaptırdıkları gerekçesiyle emir erliğinin yeniden düzenlenmesi girişiminde bulunduğunda şiddetli bir tepkiyle karşılaşmıştı.