Entelektüel, iktidarla mesafesini neden titizlikle korumalıdır

Üniversite sınavına giren yaklaşık üç buçuk milyon kişi arasından, ancak diğer herkesi ardında bırakan ilk üç bini "en nitelikli" üniversitelerin "en işe yarar" bölümlerinde yer bulabiliyor.

Yaklaşık binde bir

Üstün bir zekâ ve kavrayış kabiliyetiyle dünyaya gelmek çok az insana nasip olan bir ayrıcalık.

Eğer bize, üniversite sınavı gibi fikir verebilecek bir yaygın ölçüm aracımız olsaydı, yüksek "ahlak", "vicdan" ve "cesaret" sahiplerinin sayısı için de çok benzer bir tablo görürdük.

Toplumda "ahlakıyla", "vicdanıyla" ya da "cesaretiyle" temayüz edenlerin oranı da belki ancak o kadardır: Binde bir

Onları, ortalama insanın aklından bile geçirmediği duruşlar sergilemelerinden, adımlar atmalarından tanıyoruz.

Mesela üstün akıl sahipleri, hemen herkesin karşısında aciz kaldığı, kör düğüm olmuş gibi görünen problemlere mucizevi çözümler üretebiliyorlar.

Mesela yüksek ahlak sahipleri, herkesin ele geçirmek için can attığı güç ve yetkilerle donatıldıklarında, o imkânları kendi çıkarları için istismar etmeyi "emanete hıyanet" sayarak reddedebiliyorlar

Mesela sağlam vicdan sahipleri, herkesin ya üzerine basıp geçtiği ya da bigâne kaldığı mazlumların, ezilenlerin, fakirlerin, gadre uğramışların acıları ile sarsılıyor, onların dertlerini kendilerine dert edinip çare arıyorlar.

Mesela gerçek cesaret sahipleri, herkes zulüm ve adaletsizlikler karşısında korkuyla sesini kesip ürkekçe kuytulara saklandığında susmuyor, güçlü zorbaların en korkunç tehditleri altındayken bile "hakkı" zalimlerin yüzüne karşı cesurca haykırmaktan çekinmiyorlar.

Entelektüeller, kanaat önderleri, sanatçılar bu dört özellikten ya bazılarında ya da hepsinde birden sıradan insanlardan ayrışıp, öne çıkıyorlar.

Toplumun ortalamasından daha akıllı, daha ahlaklı, daha vicdanlı ve daha cesur bir duruş sergileyip, farklı fikirleriyle, perspektifleriyle ve fiilleriyle temayüz ediyorlar.

Kimisi kuvvetli aklıyla kitlelerin göremediklerini görüyor, anlayamadıklarını anlıyor ve anlatıyor.

Kimisi sağlam ahlaki pusulasıyla, ne yöne gideceğini şaşıranlara istikamet tayin ediyor.

Kimisi rikkatli kalbiyle, geniş kitlelerin hissedemediklerini hissediyor, hissettiriyor.

Kimisi ise cesareti ile, delikanlılığı ile, gözünü budaktan sakınmaması ile zorbaların karşısına dikiliyor.

Siyasi iktidarlar, kitlelerin kulak kabarttığı, dikkate aldığı, görüşlerini merak ettiği entelektüelleri, kanaat önderlerini, sanatçıları kendi saflarına çekerek, hem yapıp ettiklerini onlar üzerinden meşrulaştırmak hem de halkın onlara teveccühünü oya tahvil etmek istiyorlar.

Zaten onların bazıları da