Düz okuryazar olmadan dijital okuryazar olunur mu

İletişim devriminin en önemli bileşenlerinden biri olan sosyal medyanın kitleler üzerinde derin etkileri oldu.

Bu etkilerden birisi de, normalde okuma yazma ile başı pek hoş olmayan milyonların en son okuldayken mecburen öğrendikleri okuyup yazmayla yeniden meşgul olmasıydı!

Sosyal medya, okuma-yazmayı, sıkıcı bir ödev ya da zorunluluk olmaktan çıkarıp bir sosyal aktiviteye dönüştürerek cazip kıldı. Sosyal çevreyle etkileşime girmenin ve aidiyet hissinin bir vasıtası haline getirdi.

Bir fotoğrafın altına yorum yazmak, bir tartışmaya dahil olmak gibi eylemlere heveslenen bireyler "dijital okuryazarlara" dönüştüler!

Sanal alemin metinlerini anlama, görsel-metinsel göndermeleri (mem'ler) ve emojileri yorumlama, üretme ve eleştirel bir şekilde değerlendirme becerisini de içeren bu yeni okuryazarlık türüne dijital okuryazarlık deniyor.

Fakat dijital okuryazarlık, temel okuma-anlama becerilerinden bağımsız bir şekilde gelişen bir olgu değil; bilakis, onun üzerine inşa edilen bir katman.

Türkiye'nin ortalama eğitim seviyesi, yoğun çabalara rağmen maalesef hala düşük.

2024 yılı itibarıyla 25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama eğitim süresi dokuz buçuk yıl. Yani tüm Türkiye bir insan olsaydı "lise ikiden terk" biri olurdu.

Tabi eğitimin kalitesi süresinden çok daha önemli. Maalesef o konuda da karnemiz parlak değil.

Okur-yazarlık mekanik değil entelektüel bir faaliyet. Kelimeleri okuyup aktarılan düşünceleri anlayabilmek ve düşünceleri yazıya dökerek aktarabilmek sanıldığı kadar basit bir mesele değil.

Çocuk yaşlarında bir okuma alışkanlığı geliştirmemiş, gençliğinde basit çocuk kitaplarından dünya klasiklerine geçiş yapmamış, gazete-dergilerde yayımlanan ciddi makaleleri okuma zahmetine girmemiş bir insan, sadece bir iki basit sosyal medya cümlesini okuyabildiği için "okur" payesini hak etmez.

Kitaplarla, dergilerle, gazetelerle yeterince meşgul olmak, insana uzun metinleri anlayabilmeyi, cümleler arasındaki sebep sonuç ilişkilerini kavrayabilmeyi, doğru kıyaslar yapabilmeyi, fikirleri aktarmak için kurulan mantık silsilesini takip edebilmeyi öğretir.

Kelime dağarcığının büyüklüğü de mühimdir: Yazar için kelimeler, ressamın paletindeki renklere benzer: Sahip olduğunuz renklerin sayısı çizebileceğiniz resimlerin kalitesini belirler.

İyi bir okuyucunun muhakeme ve eleştirel düşünme becerileri gelişir. Okumanın ödülü büyüktür: İnsanın iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden, sahteyi gerçekten, anlamlıyı anlamsızdan ve değerli olanı değersiz olandan ayırma kabiliyetini güçlendirir.

Muhtevası, daha çok temel okuryazarlık yetenekleri gelişmemiş bireyler tarafından üretilen sosyal medya, ister istemez