Dijital engizisyondan nasıl korunacağız

Sosyal medyada insanların yaptıkları veya söyledikleri şeyler nedeniyle, toplum tarafından dışlanması, kınanması, hakarete uğraması, tehdit edilmesi ve kitlesel infialin neticesi işinden atılması, fiziki saldırıya uğraması ve sosyal hayattan tecrit edilmesinde adalet sisteminin sağlıklı ve hızlı işlememesinin mühim bir rolü var.

Adalet mekanizmalarının doğru dürüst çalışmadığı görüldükçe, fiziki ya da maddi gücü olan insanlar kendi adaletlerini sağlamaya yöneliyor.

Bu tür güçlere sahip olmayan sıradan insanlar ise, sosyal medya araçları üzerinden organize olup topluca hareket ederek aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar.

Belli bir "dava" için kamuoyu oluşturma, otoriteleri harekete geçmeye zorlamak için bir araya gelip güç birliği yapma son derece demokratik ve medeni bir davranış.

Ama konu, demokratik bir hakkın kullanımını aşıp bir dijital engizisyona evrildiğinde işin rengi değişiyor.

Çünkü tarih, öfke ile kendinden geçmiş kalabalıkların adaleti tesis etmek şöyle dursun, çok büyük adaletsizliklere, yargısız infazlara, geri alınamaz zararlara yol açtığı örneklerle dolu.

Linç ile intikam, mağdur edilmiş birilerinin yüreğini soğutabilir belki ama linç yoluyla adaletin sağlandığı görülmemiştir.

Adaletin çarkı akıl, mantık, dikkat ve hassasiyet ile döner, öfke patlamaları, çileden çıkmalar, isyanlar, alelacele yapılan infazlarla değil.

Tabi iptal kültürünün zeminini hazırlayan tek faktör bozuk adalet sistemi değil.

Adalet sisteminin iyi kötü çalıştığı ülkelerde de iptal kültürü ortadan kalkıvermiyor.

Meselenin "yeni medya" boyutu var.

Anomi boyutu var.

Dijital manipülasyon boyutu var.

Sosyolojik ve psikolojik pek çok boyutu var.

Yani "iptal kültürü", sadece devlet yetkililerinin alacağı bir takım tedbirlerle ortadan kaldırılabilecek bir problem değil.

İptal kültürünü tecrübe etmeye epeyce bir müddet devam edeceğiz gibi görünüyor.

Peki, iptal kültürünün zararlarından nasıl korunabiliriz

Bireysel seviyede alabileceğimiz bazı tedbirler şunlar:

Sosyal medya paylaşımlarımızda özellikle hedef gösteren, aşağılayan, hakaret eden, iftira atan veya başkalarının özel hayatına müdahale eden paylaşımlardan kaçınmalıyız.Başkalarının hatalarını veya kusurlarını ifşa ederek onları yok etmenin bir çözüm olmadığını içselleştirmeliyiz. Bunun yerine, yapıcı eleştirilerde bulunmaya, empati yapmaya, hoşgörülü olmaya ve affetmeye çalışmalıyız.İnsanların geçmişte yaptıklarından ziyade, bugün kim oldukları ve ne yaptıkları mühimdir. Beşer şaşar. Herkesin hata yapabileceğini ve zamanla hatasını anlayıp pişman olabileceğini, her şeyin beklenmedik kısa sürelerde değişebileceğini unutmamalıyız.Karşımıza çıkan her bilgiyi sorgulamalı, teyit etmeli ve manipülasyonlara karşı dikkatli olmalıyız. Özellikle sosyal medyada hızla yayılan "cringe" içeriklerin çoğunun etkileşim alma, takipçi arttırma maksadına matuf olarak üretildiğini ve linç kültürüne zemin hazırladığını aklımızda tutmalıyız.Sosyal medyada linç girişimlerine katılmamalı, aksine bu tür girişimlere karşı çıkmalı, bu tuzağa düşenleri itidale davet edip uyarmalıyız.