Ahlakı sakatlamamak için akıl lazım

Akıl ve ahlak, hayatımızın en temel unsurlarından ikisi.

Her ikisi de insan davranışlarını yönlendiren önemli faktörler.

Akıl derken, genel olarak insanın düşünme, analiz etme, nesneler, kişiler, hadiseler ve olgular arasında bağlantı kurma, sistematik akıl yürütme adımlarıyla mantıklı ve tutarlı sonuçlara ulaşma yeteneğinden bahsediyorum.

Akıl ile zeka aynı şey değil. İkisi arasında nasıl bir ayrım yaptığımı daha önce yazmıştım.

Akıl ile ahlak arasında çok temel bir irtibat var.

Ahlaklı olmanın ön şartı akıllı olmak.

Her akıllı kişi mutlaka ahlaklı olur diyemeyiz ama ahlaklı kişilerin hepsi akıllı insanlardır.

Mesela kendi aleyhine sonuçlara yol açacağına bilse bile yalan söylemeyen, emanete asla ihanet etmeyen, verdiği sözde mutlaka duran, çalmadığı gibi çaldırmayan, başkalarının hakkını sanki kendi hakkı gibi gözeten, başkalarına yapılan adaletsizliğe -kimin kime yaptığına bakmadan- kendisine yapılmış gibi karşı çıkan "ahlaklı" bir kimsenin "akılsız" olma ihtimali yoktur.

İnsanın ahlaklı sayılması için sadece kendisi ve çevresi için değil, herkes için "tutarlı" şekilde ahlaki tavır sergilemesi, tavrını, zalimin ve mazlumun kimliğine bakmadan tutarlılıkla sürdürmesi gerekir.

Tutarlılık ise ancak hislerin vesveselerine ve çelmelerine mukavim bir aklın sürekli denetim ve müdahaleleriyle muhafaza edilebilir.

Sadece kendinizden gördüklerinizin haklarını savunmak sizi ahlaklı kılmaz.

İster tarihte, ister yaşadığımız anda olsun "ötekilerin" yanlışlarını berrak şekilde tespit etmenizi sağlayan ahlaki ilkeleri, aynı yanlışları siz ya da "sizinkiler" yapınca unutuyor, bir kenara koyuyorsanız bu ahlaklı olduğunuzun değil, bilakis iki yüzlülüğünüzün, ahmaklığınızın ve ahlaksızlığınızın işaretidir.

Ahlaki ilkeler, kimliklerinden bağımsız olarak herkese aynı şekilde uygulanmadıkça bir sahtekârlığın, kandırmacanın, iki yüzlülüğün -özetle ahlaksızlığın- aracı olmaktan öteye geçemezler.

Bir insan kendisi için hak, iyi, doğru, âdil saydığı şeyleri başkaları için aynı şekilde hak, iyi, doğru ve âdil saymıyorsa ahlaklı değildir.

Bir insan kendisi için haksızlık, yanlışlık, kötülük, adaletsizlik, zulüm saydığı şeyleri başkaları için de birebir aynı şekilde haksızlık, yanlışlık, kötülük, adaletsizlik, zulüm saymıyorsa ahlaklı değildir.

Ahlaklı bir hayat sürmeyi önemseyen insanların kendilerini sürekli sorgulamaları, iyice kışkırtılmış yoğun hislerin etkisinde kalarak tutarsızlığa savrulup savrulmadıklarını, kendileriyle çelişir hale gelip gelmediklerini her daim kontrol etmeleri gerekir

Ahlaki kararlar, mantıklı düşünceler ve rasyonel değerlendirmelerle desteklenmelidir.

Ama genellikle bunun yerine, hislerinin rehberliğinde ahlaksızlığa dümen kıran insanların "