Rahmet Ayı Herkesi Kuşatmalı

Manevi hazinelerle dolu bir mübarek ayın gölgesi üzerimizde. Nasip olursa, Cumartesi günü Ramazan ayı başlayacak. Cuma'yı Cumartesi'ye bağlayan gece ilk orucumuz için sahur yemeğine kalkacağız. Rahmet deryasının taştığı, feyiz ve bereket yüklü Ramazan ayından azami derecede faydalanmalıyız. Virüs döneminden geçtiğimiz, hayat pahalılığının belimizi büktüğü; savaş tehlikesi ve pek çok manevi çöküntüler yaşadığımız bir dönemde buna çok ihtiyacımız var. Ramazan ayı "manevi bir imar ayı" olmalıdır. Bu mübarek ay büyüklüğünü kâinat kitabı Kur'an-ı Kerim'in bu ay içinde yeryüzünü aydınlatmaya başlamasından alıyor. Toplum olarak, böylesine bir feyizli ayda "Kur'an merkezli bir hayat" yaşama şuuruna erişebilirsek, rahmet hazinelerinin bütün topluma yansımasını sağlamış oluruz. Kur'an'ı mukabele veya kişisel olarak, orijinal şekliyle okuduğumuz gibi; manasını anlamaya çalışmayı da ihmal etmemeliyiz. Akif, "Hiç mana aranmaz mı bu ayetlerde" diye sorar. Kur'an'ı, yaşanan bir hayat kitabı haline getirebilmek, mesajını kavramamıza bağlıdır. Allah Resulü'nün (S.A.V.) şu müjdesine kulak verelim: "Kur'an okunan yeri seçkin melekler kuşatır. Kur'an'ı zorlanarak okuyana iki kat ecir vardır." (Buhari) Ramazan ayını ihya etme konusunda, hocalarımıza, İslam'ı bilenlere, anne babalara, kısaca hepimize düşen görevler var. Gecesi ve gündüzü ile her saniyesi hazine değerinde olan bir ayı nasıl verimsiz geçirebiliriz Görevlerimizi yapalım ki, bu mübarek ayın manevi iklimi toplum olarak hepimizi kuşatsın! pushfn('ads'); İSLAM'IN DOĞRU TEMSİLİ Ağız tadıyla bir Ramazan ayı geçirebilmek için toplum olarak hepimiz "duyarlı" davranmalıyız. Mübarek ayın manevi havasını bozmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz. DİB, bu konuda sık sık uyarılar yapmalı. İslam'ın doğru temsili konusunda titizlik göstermeliyiz. DİB, gözbebeğimiz bir kuruluş. Bilen ve bilmeyenin çalışmalarına müdahale etmesi doğru değil. Ramazan ayında yapılmayı bekleyen büyük görevlerimiz var. Geçmekte olduğumuz süreç toplumu çok yıprattı. İşini kaybedenler oldu. İhtiyacını karşılayamayanlar var. İşittiğimiz feryatlar, askıda ekmek kuyrukları durumumuzu ortaya koymaya yetiyor. "Komşusu aç iken, kendisi tok yatan" bir anlayışı kabul etmeyen bir inanca sahibiz. "Oruçluyu iftar ettirmeyi" teşvik eden İslam'ın buyrukları ortada! İftar sofralarımızı akraba, komşu, dost ve garibanlara açmalıyız. AGD gibi STK'lar da buna öncülük etmeli! Bu durum hem kardeşliğimizi pekiştirecek; hem de diğer insanlara ulaşmamıza vesile olacaktır. Rabbimiz, hepimize şartlarına göre 9 sınıf insanı "emanet" etti. Nisa Suresi, 36. ayette, "Allah'a ibadet edin! O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın!" buyrulduktan sonra ihsan ve yardımda bulunmamız istenen kişiler şöyle sayılır: "1. Anne, baba, 2. Akrabalar, 3. Yetimler, 4. Yoksullar, 5. Yakın komşular, 6. Uzak komşular, 7. Yakın arkadaşlar, 8. Yolcular, 9. Elimizin altında çalıştırdığımız kişiler!" Yukarıdaki ayetin şu şekilde bitmesi çok anlamlı: "Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi