Prof. Dr. Belgin Elmas'ın gözünden Türkiye'de İngilizce Eğitimi Sorunları ve Çözüm Önerileri

TED Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölüm BaşkanıProf. Dr. Belgin Elmas ile İngilizce eğitimimizin sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştuk. "Hangi eğitimi düzgün bir şekilde veriyoruz da İngilizceyi öğretemiyoruz acaba diye de ayrıca sorgulamak lazım. İngilizce eğitimi ile ilgili eğitim politikalarını belirleyenler, program yapan uzmanlar, öğretmenler ve öğrenciler başta olmak üzere tüm paydaşların dil ve dil öğretimi ile ilgili bakış açılarının değişmesi gerekmektedir." "Mevcut öğretmen yetiştirme programlarının da uygulamaya daha çok yer vermesi, teori ağırlıklı dersler, sınav odaklı bir sistem yerine uygulama odaklı ve sürece dayalı değerlendirmeyi içeren bir eğitim sistemini öğretmen adaylarına örnek bir sistem olarak sunması gerekir." Yıllardır ülkemizde İngilizce öğretimi ile ilgili sorunlarımız var. MEB'e bağlı okullarda öğrenim gören çocuklar 2. Sınıfta İngilizce öğrenmeye başladığı ve 12. Sınıftan mezun olana kadar İngilizce eğitimi aldığı halde halen çok temel seviyede bile kendini ifade edemiyorlar. Sizce bunun en temel kaynağı nedir Biz mi öğretmeyi başaramıyoruz, çocuklar mı öğrenemiyor Ülkemizde İngilizce eğitiminin sorunlu olduğu bir gerçek. Tabi hangi eğitimi düzgün bir şekilde veriyoruz da İngilizceyi öğretemiyoruz acaba diye de ayrıca sorgulamak lazım. Kendi dilinde de görüşlerini düzgün ifade edip iletişim kuramayan, okuduğunu anlayamayan, yazamayan, hatta onları bırakın, oyun kuramayan, toptan korkan çocuklar yetiştirdik maalesef. Sorunumuz sadece başka bir dil öğretememekle sınırlı olsaydı keşke... İngilizce eğitimine gelince, sorunların tek bir kaynağı yok elbette her sorunda olduğu gibi. Ancak en önemli kaynak ne diye sorarsanız İngilizcenin sınıf dışında kullanılmayan bir ortamda öğretildiği ülkemizde temel sorunun dil öğretimine "bir ders olarak" yaklaşılmasıdır derim. "İngilizce'nin öğrenilecek bir ders değil, bir iletişim aracı, bir yaşam tarzı, dünyayı takip edebilmek için bir araç olarak görülmesi gerektiği" bakış açısının yerleşmesi gerekir. İngilizce şu an hepimizin bildiği gibi tüm dünyada bir iletişim dilidir. Dünyada 7000'den fazla konuşulan dil var ve İngilizce 50'den fazla ülkede ya resmi dil ya da esas konuşulan dil olarak kullanılıyor. Daha da önemlisi bilim, teknoloji, havacılık, diplomasi, bilgisayar ve turizm dili İngilizce. Yani bilimde bir gelişme yaptıysanız bunu dünyaya İngilizce kullanarak duyurabilirsiniz. Bir yazılım geliştirdiyseniz ve ülke sınırlarını aşmak istiyorsanız bunu sadece İngilizce ile yapabilirsiniz. Dünyada ne olup bittiğini takip etmek, Twitterdan anlık gelişmeleri izlemek istiyorsanız bunu İngilizce yapmaktan başka bir çareniz yok. Peki bu bakış açısını nasıl değiştirmek gerekir Bu sorun yıllarca böyle devam etmeye mahkum mu Tabi ki değil. Ancak bu sorunun bütüncül bir sistemde ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için İngilizce eğitimi ile ilgili eğitim politikalarını belirleyenler, program yapan uzmanlar, öğretmenler ve öğrenciler başta olmak üzere tüm paydaşların dil ve dil öğretimi ile ilgili bakış açılarının değişmesi gerekmektedir. Bunun için de anaokulundan başlayarak üniversiteye uzanan izlenecek dil öğretimi programının bütüncül bir bakış açısı ile işin gerçekten uzmanları tarafından hazırlanması gerekmektedir. Peki nasıl bir program diye sorarsanız en temel özelliğinin yetkinlik temelli olması gerektiğini söylerim. Bir dil öğrenilecek konular listesinden ya da gramer kurallarından oluşmaz. Dil iletişim kurmak için öğrenilir. Öğrencilerin öğrendikleri dili kullanarak yetkinlikler geliştirebilmesi gerekir. Yani bir yabancı dil öğrenen kişi nereye gitmek istediğini sorabilmeli, verilen yol tarifini anlayabilmeli, korkularından, hobilerinden, gelecek planlarından bahsedebilmeli, başka birisi bunları anlatırken ona tepki verebilmeli, anlamadığında sorabilmeli, iletişime devam edebilecek her yolu denemelidir. Başka bir dilde okuduğunu anlayabilen, yazılı olarak da ne demek istediğini açıklayabilen bir birey için ancak o dili biliyor diyebiliriz. Hatta Bedri Rahmi Eyüboğlu "Üç dil" şiirinde" en azından üç dilde "Canımın içi demesini, Kırmızı gülün alı var demesini, Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini" bileceksin der. Keçiyi 3 dilde yardan uçurmak biraz iddialı olsa da öğrencilerimizin 2. Sınıftan 12.sınıfa kadar kazanmalarını istediğimiz tüm yetkinliklerin belirlenmesi, onların bir merdivenin basamaklarını çıkar gibi kolaydan zora adım adım yetkinlik kazanacakları, hedeflerinin net ve gerçekçi belirlendiği bir programın tüm öğrenim sürecini kapsayacak bir bütünlükte hazırlanması o kadar da zor bir hedef değildir. Tüm becerilerin bütüncül bir yaklaşımla belirlenen yetkinlikler doğrultusunda ele alınması doğru araçların kullanılmasını gerektirir. Öğrencilerin seviyesine uygun güncel ve eğlenceli eğitim materyalleri programın en önemli ögelerinden birisidir. Günümüzde teknolojinin hayatımızı kolaylaştıran ve renklendiren bir araç olarak rahatlıkla, ancak özenle kullanabileceğimizi de belirtmeliyiz. Teknolojinin öğrencilerin öğrendikleri yabancı dili sınıfın dışında da tüm dünya ile iletişim kurmaya yönlendirecek şekilde taşıyabilmelerine olanak sağlayacak bir yönü de vardır. Özellikle ülkemizde olduğu gibi yabancı dilin sınıfın dışında kullanılmadığı ortamlarda bu tür yöntemler öğrencilerin hem aldıkları yabancı dil girdi miktarını hem de dili kullanma olanaklarını arttırma amaçlı kullanılabilir. Peki yabancı dil öğretmenlerinin de ülkemizde İngilizce eğitiminin başarısızlığı ile ilgili sorumlulardan birisi olarak gösterilmesine ne diyorsunuz İngilizceyi etkili öğretememe sebeplerimizden birisi de sitemde görev yapan öğretmenlerin bakış açıları ve kendi yeterlikleridir maalesef. Öğretmenlerin kendilerini yetiştirmelerinde en önemli engellerden birisinin kendilerinin öğrenci olarak aldıkları eğitim şekli olduğunu literatür de bize söylemektedir. Bildiğiniz gibi İngilizce öğretmenleri Eğitim Fakültelerinin Yabancı Dil Eğitimi Bölümlerinde 4 yıllık lisans eğitimi alarak yetişirler. Programlara kabul edilmek için geçmeleri gereken ÖSYM tarafından uygulanan mevcut yabancı dil sınavı ile öğretmen adaylarının sadece dilin kurallarını bilmeleri ve okuduğunu anlamaları programa yerleştirilmeleri için yeterli görülmektedir. Yani bir öğretmen adayının eğitimini devam ettirmesi için gerekli dinleme, konuşma ve yazma becerileri programa giriş şartı olarak aranmaz. Bu becerilerin de tabi daha sonra ne kadar kazanılabildiği ayrı bir soru işaretidir. Mevcut öğretmen yetiştirme programlarının da uygulamaya daha çok yer vermesi, teori ağırlıklı dersler, sınav odaklı bir sistem yerine uygulama odaklı ve sürece dayalı değerlendirmeyi içeren bir eğitim sistemini öğretmen adaylarına örnek bir sistem olarak sunması gerekir. 4 yıl boyunca alınan eğitim ile anaokulundan üniversite düzeyine kadar öğrenenlerin çok farklı özellikleri ve ihtiyaçlarına hitap edecek şekilde verilen eğitimin uzmanlaşmaya yönelik yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bu kapsamda üniversite-okul iş birliğinin güçlendirilmesi, uygulama öğretmenlerinin mentörlük bilgi ve becerilerinin arttırılması, İngilizce Öğretmenliğinde görev yapan öğretim üyelerinin