Mağara Duvarlarından Akıllı Tabletlere: Eğitime Felsefi Bakış

Eğitimci Taner Beyter ile eğitimimize felsefi açıdan bakmayı konuştuk."Eğitim, bir anlamda uygulamalı matematik gibidir, soyut olan ile somut olan arasında bir ilişki kurmanızı ve anlamlı-pratik çıktılar elde etmenizi sağlar. Dewey gibi birçok düşünürün dikkat çekmek istediği şey çoğunlukla buymuş gibi geliyor bana. Eğitim en temelde yazının da evrimi ile birlikte nesiller arası bilgi ve beceri aktarımını sağlar.""Okullarda "diğerleri" ile ilk ortaklıklarımızı görerek "biz" olmayı, problemler ve beceriler ile ilk kez temas ederek kendimiz yani "birey" olmayı mümkün kılan, eğitimin bizzat kendisidir. "Biz" ve "birey" olmanın çıktıları, toplumsal yeniden-üretime eşlik eden önemli unsurlardandır. Günümüzdeki en acil problemlerden biri sürdürülebilir çerçeveye oturtulmuş bir eğitim politikasının var olmamasıdır. Göreve gelen neredeyse her yeni Milli Eğitim Bakanı, "eğitimi güncelliyoruz" veya "Eğitimi çağın gereklerine uygun olarak değiştiriyoruz" sloganları ile sistem değişikliği yapıyor."Öncelikle röportaj teklimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler. Kendiniz ve çalışma alanlarınız hakkında bilgi verir misinizDavetiniz için ben teşekkür ederim. İsmim Taner Beyter. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Coğrafya bölümünden mezun oldum, aynı fakültede Felsefe yüksek lisansını bırakarak akademi-dışında felsefe içerik üreticiliği ve editörlüğüne başladım. Berat Mutluhan Seferoğlu birlikte 2017 yılının sonunda ülkemizin ilk popüler analitik felsefe dergisi olan Öncül Analitik Felsefe Dergisi'ni kurduk. Bu dergi zamanla giderek büyüdü 52 kişilik gönüllü bir ekibe dönüştü, lise ile üniversitelerde söyleşiler düzenlemeye başladık. İnternet sitesi üzerinden 1200'e yakın içerik oluşturduk ve 8 sayı çıkardık. Bir diğer yandan ise Evrim Ağacı'nda felsefe yazıları yazmaya ve çeviriler yapmaya, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında ise gönüllü eğitmenlik yapmaya başladım. Görme engelliler ile sağır ve dilsiz yetişkinlere gönüllü eğitmenlik yaparken çok güzel deneyimler paylaşma şansım oldu. Birçok yayınevi ile birlikte Analitik felsefe kitaplarda editörlük yapmaya ve öğretmenlik mesleğimi sürdürmeye devam ediyorum.Kaleme aldığım metinlerde veya editörlüğünü üstlendiğim metinlerde genellikle bilgi felsefesi, uygulamalı etik, din felsefesi, eğitim felsefesi, metafelsefe gibi alanlarla meşgul oluyorum.Çoğu zaman eğitimin kutsal olduğunu duyarız. Fakat eğitim tam olarak nedir sorusunu sorduğumuzda nadiren tatmin edici yanıtlar alırız. Eğitim hem bir felsefeci hem de bir eğitimci olarak sizin için nedir Çok güzel ve anlamlı bir soru. Eğitim mefhumunun kökenleri muhtemelen ilk insanların mağara duvarlarına çizdiği tasvirlere kadar uzanıyor. Büyük ihtimalle bu tasvirlerde, avcı babalar (anaerkil ise avcı anneler) çocuklarına hangi avları hangi aletler ile hangi yol üzerinde nasıl avlayacaklarını gösteriyordu. "Bu hayvanları avla!", "Bu aletler ile avla!", "Bu yol üzerinde bekle!" İlk eğitim, çoğunlukla hayatta kalma başarısı ile alakalıydı gibi duruyor. Tabi ki bu fikri kanıtlamak epey zor, birçok antropolog ve arkeolog geçmişte yaşayan insanların ardında bıraktığı somut nesneler ve izler üzerinden birçok çıkarımda bulunabiliyor; ancak söz konusu olan biraz da soyut bir miras ise konu çok daha tartışmalı bir hal alıyor. Haliyle, soyut olan şeyler ve fikirler ardında her zaman bir iz bırakmıyor. Somut olan miras ve izlerden soyut olana dair çıkarımlarda bulunmak dışında elimizde çok bir seçenek yok gibi duruyor. Ancak yine de elimizdeki en güçlü ve tutarlı açıklamalardan biri buymuş gibi duruyor; geçmişten günümüze dek eğitim, bilgi ve beceri paylaşımı ile ilişkilidir. Türkçeye çevrilirken farklı anlamlar kazanan kavramlardan biri (sezgi, metafizik gibi kavramlar da buna dahil) pragmatikliktir. Kimileri bu kavramdan "faydacılığı veya bencilliği" anlıyor olabilir. Ancak literatüre dikkatli bir şekilde baktığımızda pragmatik olmak; problem çözme, alternatif beceri kazanma ve pratik olma ile ilişkilidir. "Peki bu Matematik günlük hayatta ne işimize yarayacak" diye soran öğrencileri gördüğünüzde, söz konusu öğrencinin bulunduğu eğitim kurumunda, eğitimin bu özelliğinin talihsiz bir şekilde ıskaladığını düşünmemiz mümkün. Çağdaş Dünya, matematik üzerine kurulu değil midir Şehrin ışıklarının her gün aynı saatte otomatik olarak ve eş zamanlı olarak açılıp kapanmasını mümkün kılan algoritma, YouTube'da ve Spotify'de daha önce izlediğiniz ve dinlediğiniz şeylere benzer içerikler öneren algoritma veya internete bağlanarak Google'da bir arama yaptığımızda bizi uygun içeriğe yönlendiren algoritma; matematik sayesinde mümkün değil mi Eğitim, bir anlamda uygulamalı matematik gibidir, soyut olan ile somut olan arasında bir ilişki kurmanızı ve anlamlı-pratik çıktılar elde etmenizi sağlar. Dewey gibi birçok düşünürün dikkat çekmek istediği şey çoğunlukla buymuş gibi geliyor bana. Eğitim en temelde yazının da evrimi ile birlikte nesiller arası bilgi ve beceri aktarımını sağlar.Eğitim işaret ettiğiniz üzere toplumsal bir kurumdur. Eğitim, bir toplumu için en önemli kurumlardan biri olduğu sık sık söylenir ama bu tam olarak ne anlama geliyorSearle gibi birçok filozof, insanları diğer canlılardan ayıran şeylerden biri olarak "kurumsallaşma"ya işaret eder. Birçok hayvan ve canlı ile benzer eylemler de bulunabilir ve birçok ortak noktaya sahip olabiliriz. Ancak biz, sahip olduğumuz bilgi ve beceriyi, kurumsallaştırarak bir sonraki nesle miras olarak bırakma konusunda çok daha başarılıyızdır. Kurumsallaşma, bir topluluğun hayat pratikleri ve toplumsal ilişki ağlarını çok daha rasyonel ve verimli bir çerçeveye oturtması anlamına gelir. Eğitim bilim, askeriye, ekonomi, sağlık vb birçok alandaki toplumsal sermayemizi kişilerin tasarrufuna bırakmaksızın korur, geliştirir ve sonraki nesle armağan eder. Çoğu zaman öğrencilerim ile paylaşmayı çok önemli gördüğüm bir konu başlığıdır bu. Onlara şöyle söylemeyi tercih ederim: "Başınızı kaldırın ve camda dışarı bırakın, bu binalar, yollar, uçaklar, fabrikalar, enerji santralleri vb her şey sizi şaşırtmıyor mu Dünyaya gözünüzü açtınız; muazzam bir bilgi-beceri eseri olan ve hayatı kolaylaştıran, hatta kolaylaştırırken ona yeni anlamlar yüklememizi mümkün kılan pratikler, kolaylıklar ve gelişimlerin olduğu bir dünya hazır olarak sizi beklemektedir!" Bir an olsun düşünün, 50.000 yıl önce, üst paleolitik çağda yaşayan bir insan günümüze ışınlanmış olsun. İlk şaşıracağı, ya da en azından kendimi o ışınlanan insanın yerine koysam benim epey şaşıracağım ilk üç şey şunlar olurdu, ki bunlar kurumlaşmış bilgi ve becerinin bir sonucudur: Işık ve enerjinin kontrolü, daha az emek ile daha çok çıktı elde etmek, ürün çeşitliliği ilk akla gelenler olsa gerek.Günümüz dünyası büyük oranda eğitimin kurumsallaşmasının sonucudur. Örneğin, geçmişte büyük ihtimalle her icadı tekrar tekrar icat etmek zorunda kalmıştık. Tekerleği, iğneyi veya halatı yalnızca bir kez icat edip daha sonra bir sonraki nesle, tekrar icat etmelerine gerek kalmaksızın gerekli bilgi ve beceriyi aktarmak, yazının keşfi ve eğitimin kurumsallaşması ile mümkündür. Bu yüzden 7 milyon yıllık tarihimizde en hızlı yenilik ve icat döngülerini, ilk mağara tasvirlerini gördüğümüz son 50.000 yılından itibaren görmemiz bir tesadüf değil. Kabaca 6 milyon yıl boyunca aynı icadı binlerce kez icat edip bu icatların çoğunu unutmuş olabilir ve bir sonraki nesle aktaramamış olabiliriz; bu yüzden yenilik ve icat döngüleri epey uzun süreye yayılmak zorunda kalmış da olabilir. Ancak günümüzde durum çok farklı, yeni bir bilgi veya beceri çok hızlı bir şekilde yenilik döngüleri zincirine eğitim sayesinde daha kolay eklemlenebiliyor.İşaret ettiğiniz noktalar önemli fakat eğitimin yurttaş ve birey olma noktasında da önemli bir süreci kapsadığını söylememiz mümkün sanırım. Katılır mısınızÇoğu zaman ailemiz dışındaki ilk tanıştığımız insanlar ve toplum ile kurduğumuz ilk organik ilişki eğitim yoluyla olur. İlk arkadaşlarınızı düşünün, büyük bir kısmı aynı zamanda ilk okul arkadaşlarınızdır da. Toplumu ilk kez okulda, eğitim aracılığıyla pratik olarak tanır ve ailemiz dışındakilerle ilk kez eğitim yoluyla temas ederiz. Toplumsal kabuller, hedefler, ortak inançlar, ortak sermayeler ve kültürel kodlar eğitim yoluyla tüm bireyler ile temas eder. Birçok tarihçinin modern ulus-devletin doğuşunu anlatırken okulların ve eğitimin standart hale gelmesine özellikle dikkat çekmesi önemlidir. Okullarda "diğerleri" ile ilk ortaklıklarımızı görerek "biz" olmayı, problemler ve beceriler ile ilk kez temas ederek kendimiz yani "birey" olmayı mümkün kılan, eğitimin bizzat kendisidir. "Biz" ve "birey" olmanın çıktıları, toplumsal yeniden-üretime eşlik eden önemli unsurlardandır.Biraz daha günümüze odaklanalım. Bugün eğitim alanındaki problemler nelerdirGünümüzdeki en acil problemlerden biri sürdürülebilir çerçeveye oturtulmuş bir eğitim politikasının var olmamasıdır. Göreve gelen neredeyse her yeni Milli Eğitim Bakanı, "eğitimi güncelliyoruz" veya "Eğitimi çağın gereklerine uygun olarak değiştiriyoruz" sloganları ile sistem değişikliği yapıyor. Her gelen bakan, kendisinden önceki bakanı aşarak başarılı olmak adına sistemi değiştiriyor. Son 20 yılda en az 7 kere sistem değişti. Fakat sürekli değişen sistemler altında yalnızca öğrenciler değil, öğretmenler ve aileler de yıpranıyor.