Sekreter kız
"Temiz" bir hanımdı.
İyi kalpli yani.Satın aldığı ve annesi ile birlikte yaşadıkları yeni evin taksitlerini ödeyebilmek için paraya ihtiyacı vardı.Bu yüzden Tülay Hanım, İngilizce öğretmenliğini bırakıp, özel asistanlığa geçmişti, dört ay önce.Ortak bir tanıdık vasıtasıyla, fındık ihraç eden bir patronun sekreterliğini yapmaya başlamıştı.Patronun memleketini söylemeye gerek yok sanırım.Kemal Bey biraz kilolu, biraz kısa boylu, her Karadenizli gibi biraz dobra ve dik konuşan bir adamdı.O gün dışarıdaki işleri sebebiyle ofise öğleden sonra gelmişti.Arkasından odaya giren sekretere bilgi verdi:- Doktordan geliyorum. Tanırsın, Yusuf Hoca Birkaç kontrol yaptı, yaptırdı.- Geçmiş olsun Kemal Bey. Bir problem yoktur inşallah.- Biraz şeker, biraz tansiyon... İlaç milaç verdi. (Ceketinin yan cebinden katlanmış bir reçete çıkarıp Tülay Hanım'a uzattı) Aldırırsın.- Peki efendim."Ihlamur tansiyona iyi gelir. Her gün bir tane içebilirsin" dedi. Var mı ıhlamur- Burada yok da merkez mutfaktan getirteyim.Kemal Bey yüzü pencereye dönük, telefonda heyecanlı ve yüksek sesli bir konuşma yaparken, sekreter ıhlamur çayını getirdi, masaya bıraktı.
Tülay Hanım geri dönüyordu ki, bıraktığı bardağın masadaki gazetenin köşesini ıslattığını görünce, gazeteyi aldı, dışarı çıktı.Ve saniyeler içinde "kuru" bir gazeteyi getirip eskisinin yerine koydu.Akşamüzeri Tülay sekreter, ekose ceketini giymiş, çantasını omzuna atmış olarak kapıyı tıkladı ve odaya kafasını uzattı:- Çıkabilir miyim Kemal Bey- Tabii tabii, dedi patron, karşısındaki duvar saatine bakarak. Zamanı unutmuşum. Ben de biraz haberleri izler çıkarım.