Haydi horon tepelim
- Kırk beşe bas.
Televizyonun uzaktan kumandasıyla kanalları dolasan kızından, kırk beş numaralı tuştaki kanalı isteyen baba, aradığını bulmuş olmanın keyfiyle alelacele sigarasını kül tablasına bastırıp ayağa kalktı, oynamaya başladı.Kırk beş numaralı tuşta, televizyon dünyasının ''ikinci liginde mücadele eden" bir kanal vardı. Neredeyse kesintisiz olarak Karadeniz müziği çalıyor, gerek stüdyodaki gerekse ekran basındaki insanlara horon vurduruyordu.Baba, yemek sonrasının rehavetini üzerinden atmış, karısının, baldızının, bacanağının ve iki çocuğunun kahkahaları arasında omuzlarını titretip, dizlerini kırmaya koyulmuştu.Temposunu düşürmeden bacanağına el etti, ''Gel" diye Her Karadenizli gibi, her Karadeniz müziğinin herkesi coşturduğunu sanan baba, Karslı bacanağının hayır anlamında kafasını geriye atması sonrasında, bu kez baldızını çağırdı.Baldız, gösteriye tek basına katılmaya cesaret edemedi; kız yeğenini de elinden tutarak sürükledi halının üstüneCoşku ve katılımcılar artınca baba bir an oyunu bırakıp kumandaya hamle etti, müziğin sesini iyice açtı, kaldığı yerden hoplayıp zıplamaya devam etti.Sadık Söztutan'ın önceki yazıları...Karısı aşırı müzik sesinden rahatsız oldu, kumandaya uzandı ama adam sertçe kolunu itti kadının''Ha ha ha, ha uşak ha" sesleri arasında omuzlar titretiliyor, vücutlar öne arkaya eğilip bükülüyor, ayaklar yere vuruluyor, oyuna katılmayan üç kişi, oynayan üç kişiyi alkışlıyordu.Ekrandaki şarkı bitince ''Aaaa, tüh, bitti, oldu mu şimdi" türünden yakınmalarla odanın ortasında kalakaldı üç kişiNeyse ki ara fazla sürmedi; ekrandaki Karadenizli sunucu hemen ikinci sanatçıyı kolunda tutarak stüdyonun ortasına getirdi ve müzik yeniden başladı.