Gel seni Hollanda'ya götüreyim

Sporla uğraştığım dönemde tanımıştım onu.
Kendi hâlinde bir güreşçiydi.
İri, esmer, taşralı, kuvvetli...

Birçok güreşçi gibi inançlı, samimi ve saf...

Yener, yenilir, yerel ölçekte madalya alır, iş buldukça çalışır, mutlu, mutsuz yaşar giderdi.
Kaderi "Hollandalı bir Türk" tanıdığına rastlamasıyla keskin bir viraj aldı.

Gel seni Hollanda'ya götürelim, dedi Utrecht'ten yaz tatili için kasabaya gelmiş olan enişte.Aslında "uzaktan enişte" idi. Hanımının kuzini ile evliydi. Senelerdir Hollanda'daydı.
- Nasıl olacak abi
- Şöyle... Oradaki kulüpler çok popüler, güreş çok seviliyor. Seyirci ilgisi olduğu için çok para dönüyor. Türk güreşçileri tercih ediyorlar. Türk seyirciyi çekmek için... Sen de hem daha çok seyirci önünde güreşir, hem de çuvalla para kazanırsın. Ne diye burada sürünüyorsun
Peşin parayı gören güreşçi (ismi Mehmet Ali'ydi ama Döş Ali diyorlardı) mahcubiyetle tebessüm etti:
- Tamam, nasıl olacak bu iş
- Kolay değil tabii... Vize almaya kalksan vermezler. Turist olarak gidersen çalışamazsın. Ama biz bir yolunu bulacağız.
Döş Ali çabuk ikna olmuştu:
- Valla ömür boyu duacı oluruz abi.
Sırıttı Hollandalı dost:
- Orada bir kulübe transfer olunca, menajerlik hakkımı isterim ha...
Ali gelecekte cebine girecek olan parayı harcamakta cömertti:
- Lafı mı olur abi!..

İkinci görüşmelerinde Hollandalı dost, güreşçimize formülü açıkladı:
- Hanımını kâğıt üzerinde boşayacaksın. Sonra onu Hollanda'da çalışma izni olan birisiyle evlendireceğiz.
- Ne diyon abi sen!.
- Dur oğlum, bi' dinle... Numaradan evlilik yapacağız, anlasana... Muamele yapılacak olan kişiye biraz para vereceksin. Sonra bu evlilikle hanımın orada oturma ve çalışma izni kazanacak.
- Eeee
- Sonra da bu formalite evlilik bitecek, yani eşin kâğıt üstündeki adamdan boşanacak. Yeniden evleneceksiniz.