Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta, ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum...

Amasya 55. Topçu Tugayındaki acemiliğinin ilk günlerinde askerliğin soğuk yüzüyle karşılaştı Ahmet Suphi.

- Koşup yorulmasaydın, dedi tabur komutanı binbaşı, sana özel bir araba gönderirdik!

Acemi er Ahmet Suphi, geciktirdiği ikindi namazını camide kıldıktan sonra akşam içtimasına son dakikada koşa koşa yetişmişti.

Yetişmişti yetişmesine de komutan, sırım gibi sıralı hâlde dizili dört bölüklü taburun karşısına geçmişti bile...

Henüz tekmil almaya başlamamıştı ama bir askerin kendisinden sonra gelmesine fena kızmıştı.

- Bir daha tekerrür ederse Disko'yu boylarsın, diye tehdit etti 399 askerin huzurunda Geç yerine!
(Disko, Disiplin Koğuşunun askerî kısaltması, bildiğin hücre aslında, tugay içinde.)

Bu olaydan sadece dört gün sonra, bizim acemi er Ahmet Suphi bahçedeki büfenin önünde tost yerken, komutanın emir eri nefes nefese geldi:

- Binbaşım seni çağırıyor!

Ahmet Suphi, ısırmış olduğu lokmasını yutmakta zorlandı. Elindeki yarım tostu büfenin çıkıntı bölümüne bırakarak, emir erinin peşine düştü, küt küt atan kalbiyle.

"O hesap kapanmamış mıydı ya Askeriye kuralları ne acayip. Komutan da çok kinci çıktı" diye düşündü.

Odanın önüne geldiklerinde, emir eri kapıyı tıklatıp onu sırtından hafifçe içeri itti, kapıyı kapattı.

Ahmet Suphi'nin dizleri titredi, zor selam verdi.

Komutanın karşısında bir sivilin oturduğunu hissetti, ancak o tarafa bakamadı.

Yüzbaşı sivil misafirine:

- Bu mu, diye sordu.

Misafir omuzunun üzerinden kafasını çevirdi, Ahmet Suphi'ye tebessüm etti

- Evet, bu komutanım.

Ercan Binbaşı, masanın karşısındaki iki koltuktan boş olanı kafasıyla işaret etti:

- Otur bakalım.

Ürkek bir güvercin gibi hafifçe koltuğa ilişiverdi Ahmet Suphi

- Tanıyor musun bu abiyi

Ahmet neredeyse çocukluğundan beri tanıştığı, hasbihâl ettiği, şiirlerini dinlettiği şair dostunu, ağabeyini elbette tanımıştı.