Aşkın lisanı biraz karmaşık

Emekli diplomat kızı iki kardeş, ana dilleri gibi İspanyolca bilmenin avantajını bir silaha çevirmişler, delikanlının kişiliğini ve onurunu delip delip geçiyorlardı. Abla, kız kardeş ve boyu sebebiyle onlara "tepeden bakan" genç basketbolcu, beş yıldızlı bir otelin "ruf"unda, bir kenara çekilmiş "bir şeyler" içiyordu. Sohbet abla ile kız kardeş arasındaydı. Basketbolcu ise konuşmanın dışında kalmış olmanın sıkıntısıyla kâh kahve kaşığını emiyor, kâh boş gözlerle karşısındaki pencereden dışarıya bakıyordu. Ama "aşkı" uğruna bu can sıkıcı ortama katlanıyordu. Ablayı deli gibi seviyordu çünkü... Sevgilisinin kız kardeşiyle yeni tanışmıştı. Oysa abla ile kız kardeşin konuşmalarının konusu basketbolcuydu ve skandal niteliğindeydi. Emekli bir diplomatın, Doğu Asya'da konsolos yardımcısı iken evlendiği anneleri sebebiyle çekik gözlü olan iki kız kardeş, ana dilleri gibi İspanyolca bilmenin avantajını bir silaha çevirmişler, basketbolcunun kişiliğini ve onurunu delip delip geçiyorlardı: - Ben sana ne demiştim ufaklık Bir haftalık işi var dememiş miydim - Kutlarım abla, kazandın! - Yetmez... Söz verdiğin çantayı alacaksın bugün! Hemen! - Adam yakından deve gibi görünüyor! Nasıl dolaştın bununla bir hafta Abla, seri hareketlerle sigarasını yakıp, dumanını kardeşinin suratının ortasına üfürerek geri yaslandı: - Eeee, kazanmak için zahmet gerekiyor şekerim! Kız kardeş, hafif ve hain bir göz işaretiyle, basketbolcunun getirdiği ama henüz açılmamış hediye paketini göstererek: - Hem de çift taraflı kazanç, dedi. Abla bir yandan telefonundaki mesajları okuyup Instagram paylaşımlarına bakarken, iki yanağındaki iki gamzeyi iyice derinleştirecek ve diş etlerini gösterecek şekilde memnuniyetle güldü: - Hadi tahmin yapalım, acaba o pakette ne var Takır takır İspanyolca konuşan iki kişinin yanında konuşma engelli gibi duran basketbolcu, arada bir ablanın yüzüne sahte gülümseme ile bakıp, yine kendi sıkıntılı dünyasına dönüyordu. Kız kardeş: - Bence maçlarda giydiği terli