Avrupa'nın haylaz devleti nükleer savaş peşinde

Küreselcilerin piyonu Fransa'nın Cumhurbaşkanı Bay Macron anlaşılan talimatlar ışığında Rusya'ya meydan okuyor. Rusya ve Ukrayna savaşı sonrası silah tüccarlarının iştahı kabarınca mide dolsun da ne olursa olsun dediği dönemdeyiz. Dünyada nükleer silahlanmanın ve savaş tehditlerinin arttığı bir dönemde. Durum böyle olunca hangi ülkenin ne kadar nükleer silaha sahip olduğu daha da önem kazanıyor. Peki, Rusya ve Batı arasındaki gerilim nedeniyle başlayan nükleer restleşmenin nasıl bir sonucu olabilir

Batı ve Rusya arasındaki gerginlik gün geçtikçe artıyor. Büyük güçlerin birbiriyle olan yarışı şiddetlendikçe restleşmelerin dozu buna paralel olarak tehlikeli bir boyut kazanıyor. Şüphesiz bunun en büyük örneğini, nükleer silah kullanımına yönelik tehditler oluşturuyor. Zira nükleer silah kullanımı sadece belirli bir bölge için değil tüm dünya için savaş nedeni olabilir.

Putin'in nükleer restini hatırlarsınız. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada Batı ülkelerini uyararak Rusya'nın teknik olarak nükleer savaşa hazır olduğunu batılı devletlerin, Ukrayna'ya asker göndermesi halinde bunun savaşı önemli ölçüde şiddetlendireceğini açıkça dile getirdi!

Bu uyarının ardından, genişleyen NATO'nun Rusya'ya yakınlaşması, sınıra sıfır mesafede yakınlaşması, Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılmasının "anlamsız bir adım olduğunu" söyleyen Putin, Finlandiya sınırında askerlerimiz yoktu, şimdi olacaklar. Orada imha sistemleri yoktu, şimdi yerleştirilecekler" dedi.

Peki, nükleer tehdit ne boyutta Rusya'nın Ukrayna savaşı nedeniyle Batı'ya karşı yaptığı bu tehditlerin şiddetinin ne kadar artacağı ya da gerçekleşme ihtimali önümüzdeki günlerdeki gelişmelerle takip edilebilir. Ancak, hali hazırda nükleer silahın dünya için nasıl bir tehdit olacağına birlikte bakalım.

"Büyük güç rekabeti geri döndü"

Günümüzde büyük güç rekabetinin geri dönüşü ile nükleer silahların uluslararası politika ve güvenlik stratejilerinde daha çok gündeme getirildiği bir süreç yaşanıyor. 1945 yılları sonrası yeni denge ve stratejist yaklaşım, ABD ve SSCB liderliğindeki iki kutup, arasında dengeyi sağlayan nükleer silahlar olmuştur.

Soğuk savaşın sona ermesi ile ikinci plana atılmış gibi görünse de, özellikle Çin ve Kuzey Kore'nin nükleer yarışı bazı dengelerin değişimine ve güvensizlik ortamına önemli etken olmuştur. İran'ın nükleer silah edinme yolundaki çalışmaları, Ukrayna-Rusya arasındaki savaşta sık sık gündeme gelen nükleer silah kullanımı ve açıklamaları, Rusya'nın Belarus'a yerleştirdiği taktik nükleer silahlar, İsrail üst düzey yetkililerin İsrail-Filistin çatışmasında bile Hamas'a karşı nükleer silah kullanmadan söz etmeleri, nükleer gücü ellerinde bulunduranların hakimiyet alanına döndü.

Öte yandan, ABD ve Rusya arasındaki nükleer silahların sınırlandırılmasına yönelik anlaşmaların birer birer iptal edilmesi, Rusya'nın nükleer denemelerinin yasaklanması anlaşmasını askıya aldığını açıklaması, ABD'nin, anlaşmanın hilafı olan İsrail'i nükleer güç yapması gibi konuların da nükleer silahsızlanmanın gündeme getirilmesini güçlendiren gelişmeler olduğunu görmekteyiz.