Ülkemin kaderini teknolojik yatırımlar değiştirecektir

Türkiye ekonomisi, bilim ve teknoloji politikaları bağlamında orta performans sahibi ülkeler arasında olup, bu durum gerek genel üretim yapısı, gerekse ihracat sektörlerinin ürün yapısı bağlamında kendini göstermektedir. Bu ilerleme ve engelin yapısal başlıca nedenleri Türkiye'nin rekabet gücü göstergelerinde defakto durumlardan kaynaklandığını biliyoruz. Türkiye riskli coğrafya konumu, jeopolitiği, rekabeti ve teknolojik gelişmeyi arttırıcı hususlarda daha çok yatırım, güvenlikçi tedbirler almak zorundadır. Türkiye, iç kargaşa ve siyasi ideolojik kutuplaşmanın sonucu olarak yanlış yönelim gerileme politikasına tutulması sonucu olarak, rekabet ve teknoloji politikaları uygulayamamıştır. Bu durumun iki önemli sebebine işaret edebiliriz. Birincisi uzun dönemler boyunca kapalı bir ekonomik yapı ile cuntacı dönemlerde iç enerjisini tüketen, doğal bir sonuç olarak teknolojik çaba düzeyinin ithalat harici bir çaba düzeyini yakalayamamasıdır. İkincisi ise, bilim ve teknoloji politikaları bağlamında etkin bir yapıdan uzak kalmasıdır. Bu durum gerek Ar-Ge harcamalarında gerekse patent sayılarında ve diğer teknolojik göstergelerde net olarak görülmektedir. 1980, 1990 ve 2000'li yıllarda atılan adımlar bu açıdan önemli olmakla beraber, yeterli yoğunluk ve istenilir seviyelerin sürekli olarak gerisinde kalmıştır. Bilimsel ve teknolojik göstergelerin gelişmiş ülke örnekleriyle olan kıyaslaması yapıldığında bu durum kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Doğal ve dönemsel olarak da böyle bir yapı, ekonominin genel üretim artışı, ürün çeşitlenmesi ve ihracat sektörlerinin ürün kompozisyonu, uluslararası rekabet gücü açısından bağlamında önemli katkılarda bulunan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ciddi yatırımlarını görmekteyiz. Tüm ölçekler için rekabet gücüne etkisi açısından "çok etkili" olarak değerlendiren işletmelerin oranının daha yüksek olması için önemli faktör bilişim teknolojisidir. Bu bulgu rekabet