Bir kademe ve bir sır

Okumak insanlık için vazgeçilmez bir sıfattır, erdemdir, fazilettir ve dünyanın en güzel alışkanlığıdır.

Eğer bir insan yüzünden bakarak, hiç şaşırmadan, kelimeleri telaffuz edebiliyor, tam olarak dili ve ağzının marifetini, kabiliyetini gösterebiliyorsa veya gözlerinin gördüğünü zihninde de eksiksiz görebiliyor işte o zaman " okumak" denen okumayı öğrenmiş demektir. Yüzde yüzlük bir adım anlama ise yüzde onluk küçuk adım okumaya başlamaktır.Yüzde yüzluk oturaklı,ağırbaşlı ve büyük adım ise okuduğunu anlayarak okumaktır...

Şu okumayı bilmek ve okuduğunu anlamanın yolu ve testi ispatı herkesin derecesine göre gayet basit ve kolaydır.

Eğer okuduğun ve anladım dediğin konudan, dersten lezzet alabiliyorsan, zevk duyuyorsan, fiziki bir titreşim, manevi bir kıprışma muhatap olabiliyorsan işte okumakla tanışmışsın demektir. Okumak, okuyabilmenin uzayıp giden, kat kat değişen yukarlara, yükseklere, kemâlâtlara ulaşan, kavuşan yolunu ise okumanın lezzetleri, zevkleri, tatları, hazları, hüzün ve sevinçleri belirleyecektir.

İrfan, fazilet, kemalat ve mükemmellikler insanın okumalarıyla insana ancak ancak ve ancak bir ahlak elbisesi olabilir. Yoksa kemalat ve irfan çarşısında anlaşılmayan okumalar okumak değildir. Risale-i Nur okumaları ise başlı başına müstakilen bir hususiyetözellik arz etmekte ve göstermektedir.

Risale-i Nur okumaları'nın ilk okuma, kavrama ve anlama göstergesi ise: "ey insanım diyen insan ilk önce kendini oku !.." dur. Hani Yunus'un "kendini bilmektiri" gibi...

Mütevazilik, mülayimlik, sessiz gemililik ayrı bir şey. İnsanın kendisini okuması, tanıması ve bilmesi ise ayrı bir şeydir. İşte bu iki ayrı aynı yapan ve yapacak olan şey ise manalara hadim olabilecek kadar okumaktır.

Eğer şu tarz bir mana hadimiyeti birtür hakimiyete çevrilebilmiş ve müteharrikitici bir güç olarak insanı anladıklarını yapabilme, hayata geçebilme noktasından hareketlendirebilmişse aliyülalaiyininde iyisi, güzelin de güzeli, yüksekliğinde yüksek yüksekliğidir.