Nurlanabilmek

Her işin bir yapılma, fiiliyata geçme zamanı vardır.

Bu, mevsimlik, yıllık veya ömürlük olabilir. Hani derler ya, "Ömrümde bir defa bile olsa yapsaydım." Keşke "yapsaydım" yerine, müspet işlerin yapıldığı fiilleri "yaptım" diyebilseydik.

Umumî bir nazarla değerlendirdiğimizde, hayatımızda müsbet işler yapmaya ayıracağımız zamanlar, her an olmasa da en azından ömrümüzün yüzde yetmişini, seksenini kuşatmalıdır. Eğer tamamı böyle olursa, "nurun alâ nur" olur.

Hayatın en büyük ihtiyacı okumaktır. Okuma zamanlarımızı öncelikle müsbet ve faydalı eserler için ayırmalıyız. Kur'ân okumak, hadisleri incelemek, dinî ve müsbet ilimlere yönelmek esas olmalıdır. Okuma sürecimiz ilerledikçe, kâinatı ve insanı okumak gibi daha derin konulara da yönelmeliyiz.

Dinî ve ilmî eserlerin okunmasına muvaffak olunabilirse, fıtrata uygun olduğu için devamlılığı sağlamak da kolaylaşır. İnsanın zihnine illâ ki şu sorular gelecektir: "İnsan bu dünyaya neden geldi Kâinat ve dünyanın hakikati nedir İnsan nedir, istekleri nelerdir Yaratılış sırrı nedir Yaratan kimdir Ahiret, kader, haşir, adalet, nübüvvet, tevhit, vahdaniyet ne demektir"

İşte bu ve benzeri binlerce sorunun cevabını bulmak için de okumak gerekir.

Merak, ilmin hocasıdır. İnsan, bu soruları müsbet şekilde düşünüp doğru cevaplarını bulmaya çalışmalıdır. Bunun en sağlam yolu ise Kur'ân'ı okumak, dinlemek ve onunla amel etmektir. Aynı zamanda, Kur'ân tefsirlerini inceleyerek, bu çağın insanının zihnindeki sorulara verilen cevapları öğrenmek gerekir.

Günümüzde bu soruların en kapsamlı ve güçlü cevaplarını sunan eserlerden biri de Risale-i Nurlar'dır. İnsanlar, zamanlarını boşa geçirmeden zihinleri, kalpleri ve akılları aydınlatan bu kaynağa yönelmeli, gürül gürül akan bu kaynaktan kana kana içmeli, onu okuyarak anlamalı ve hayatlarına geçirmelidir.