Çocuk! Çocuk! Çocuk!

Hayatın her canlıya; ayrı bir sarılışı, ayrı bir muhabbeti, ayrı bir yaklaşımı, ayrı bir sevgisi ve ayrı bir sahip çıkışı vardır.

Cenab-ı Hak hayatta her bir canlıya ayrı bir önem vermiş, ayrı bir kıymet takdir etmiş. Ve canlıların kıymetlisi, seçilmişi, önem verileni de insan olmuş.

İnsan kıymetli varlık. Yaratanını bilir ve emirlerine uyarsa daha da kıymetli varlık. Halife-i Arz ve kainatın en kıymetler meyvesi. (Elbette ki şükür de bulunur, zikir eder, hamd ederse)

Dünyanın binbir sevgileri ile, muhabbetleri ile sarmaşdolaş olmuş insanın da canından çok sevdiği bir sevgilisi, bir muhibbi var. O ise çocuk.

Çocuk kainattaki silsileye bakılırsa; Kainatın en sevgilisi, canı, cananı çocuklardır, evlatlardır, yavrulardır.

İşte şu can ve canan olan çocuklar, evlatlar, yavrular yaratanlarının adına sevilir, terbiye edilir ve sahip çıkılırsa aliyül âlâdır. Başların tacı, gönüllerin sultanıdır.

Hiç kimse herhalde beleşten sultan olmak istemiyor ki insanlığın en iyi en güzel ve en canlı hallerine çocukluğundan itibaren aykırı gidiyor.

Şu aykırlılığa ise din başta olmak üzere bütün terbiyeciler, bütün eğitimciler canhıraşane karşı koymaya çocuğun lehine haller, zamanlar, zeminler ve fiiller ayarlamaya, yapmaya çalışıyorlar.

Demek ki çocuk canımız kadar kıymetli ise; çocuğa canımızdan fazla ehemniyet verip hizmet edeceğiz. Çocuğa hizmet ise dinen, ahlakın ve Örfen en güzel eğitimi, terbiyeyi vermektir.