Değişim ahengi

​Havalar değişti. Takvimler Kasım sonunu gösterirken, mevsimin çırılçıplak bıraktığı kavak ağaçları, doğanın o kaçınılmaz ritmini yüzümüze vuruyor.

Elbette, daha önceki dönemlerde de sık sık hava değişimleri olurdu; Bu, varoluşun ta kendisidir. Hayatın bütünündeki her şey, tıpkı bir deniz dalgası gibi, inişli çıkışlı bir seyre tabidir. Bir sokağa girer, çıkmaz olduğunu görür, geri dönüp başka bir yöne saparız. Tüm bu dış döngü, bizi sürekli bir hareket ve arayış içinde tutar.

Bu durum, hareket kabiliyetimizi geliştirirken, yeni hikâyelere, şiir ve romanlara da imkân tanır. ​Güneşin son ışıkları şehre kendi dingin ahengini sunarken, denizin dalgaları sahili tokatlamaya devam ediyor. Ne sizin beklemenize ne de umursamanıza aldırış etmeksizin bu gelgitler sürüp gidiyor. Yoldan geçen arabaların kornaları, hızla basılan bir fren sesi.. İnsanlar dönüp bakıyorlar. İnsan, ne kadar da tuhaf. Başkalarının konuşmalarına kulak kabartır, diğer masada konuşulana odaklanır. Sanki dışarıdaki her detay, onun eksik kalan bir parçasını tamamlayacakmış gibi.

Oysa merak, aynı kapıdan kolayca dedikoduya yönlendirir insanı. Böylesi acayiplik, insan kalitesini zaafa uğratır, ahlakı yozlaştırır. Bize öğretilmişti: "Dedikodu yapmanın, kardeşinin ölü etini yemek" olduğu. Gaflet, dalgınlık, umursamazlık, nefsini dizginleyememe gibi hastalıkların bir sebebidir bu dedikodu işi. Dilini tut, parmaklarınla haddini bildir. Her şeyi konuşma, her şeye cevap verme. Sus, çünkü susmanın hayırlı olduğunu bilmelisin.

Ne buyrulmuştu: "Ya hayır söyle, ya da sus." Bu muştuyu unutma ki, hem erkek hem de kadınlara bir nasihattir. Kendini kandırıp da mazeretler giyerek "Benim bitirmem gereken günlük şu kadar kelime var" demeyesin. Demiş isen ya da diyor isen gel bir daha düşün ki "ya hayır konuş, ya da sus." Şairimiz ne demişti: "Dilim dilim ettin beni dilim dilim."

Unutma ki bu söz çok anlamlı bir ifadedir. Çünkü insanın başına ne gelirse, hep dili yüzünden gelir. Rasulullah Efendimiz mübarek parmaklarıyla dilini tutarak, "Buna sahip olan kurtulmuştur" buyurdular. Şunu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız. Birini çekiştirirken – dedikodusunu yaparken – alışkanlık hâline getirilmiş tepkilerden biri olarak; "Ben demedim, o diyor (ben sadece aktarıyorum)" cevabına karşılık, Müslim'in rivayet ettiği Resûlullah'ın (sav) bir hadisi şerifi şöyledir: "Bir insanın yalancı sayılması için, kulağına gelen her sözü dilinin söylemesi yeterlidir."

Her duyduğunu söyleme. Evet, sen söylemedin ama naklettin. Unutmayalım ki bu topraklarda yaşayan iman sahiplerinin ağzından, kelimelerinden, kaleminden ve telefonundan kimsenin dinine, canına, onuruna ve malına zarar veremez. Vermemelidir. "Eline, diline ve beline sahip çıkmalıdır." Dili tutmak insanı azaptan korur.

Ne denilmiş: "Dilin kemiği yok lakin kemiği kırar." Bütün bu dış karmaşalar ve koşturmacalar, çoğu zaman daha can yakıcı bir gerçeğe de işaret etmektedir: İnsanın içindeki kıymetli olanın giderek ucuzladığını, basitleştiğini, bayağılaştığını ve bunun yüze yansıdığını görmek mümkündür. İç âlem, dış âleme hükmeder. İçindeki yüzüne, gözlerine ve diline yansır.

Dış dünya, tabiatın kanunları (biz buna ilahi kanun-hukuk diyoruz) ile değişirken, içimizdeki o büyük sarsıntıya ve kıymetlerin yitirilmesine sebep oluyor. Oysa denilmiştir ki, "Sabrın başı acı, sonu tatlıdır." Dış dünyanın çekici alevi içimizdeki cennet bahçelerine zarar vermemelidir. ​ Aceleciyiz. İsra sûresi 11. ayette: "İnsan, şerri de hayrı istediği gibi ister. İnsan pek acelecidir!" buyuruldu. Müşriklerden bazıları inkâr ve inatları nedeniyle Enfal 32. ayette belirtildiği üzere: "Allahım! Eğer bu kitap, senin katından gelmiş bir hakikatse gökten üzerimize taş yağdır!" derlerdi.

İnsan evladı dilini tutmayı bilmelidir. Diline geleni söylemen senin için bela olarak yeterlidir. Bazen sıkıntılar karşısında akıl almaz ifadeler kullanıldığı olur. Aman ha, dilimize gelen her şeyi söylemeyelim. Dil söyleyince duaya dönüşüverir. Bakınız: "Allah canımı alsa da bu dertten kurtulsam!" şeklindeki sözler ve beddua edenleri bilirsiniz. Sakın ola söylemeyiniz. Kendi kendimize kötülük yaptığımızın farkında olun. Başkasının size bir şey söylemesine gerek yok.

Zaten siz kendi kuyunuzu