Harvard Business Review (HBR) iş yaşamıyla ilgili güncel ve ufuk açıcı makaleler yayımlıyor. Bu makalelerden sıkça yararlanıyor, yazılarımda da kaynak olarak kullanıyorum. Karar yazarı değerli hocam İskender Öksüz'ün yazılarını da aynı ilgiyle takip ediyorum. Geçtiğimiz günlerde HBR'de, zihnimizin otomatik tepki mekanizmalarıyla ilgili bir yazı yayımlandı; 10 Ağustos'ta İskender Hoca da aynı konuyu köşesinde işledi.
İş ve günlük yaşamımızı doğrudan etkilediği için bu yazıda "bilinçdışı ani tepkiler" ve bu tepkileri yönetmeyi kolaylaştıran APR (Fark et – Dur – Yeniden Çerçevele) yaklaşımını ele alacağım.
Hızlı tepkiler nereden geliyor
Beynimiz çoğu zaman otomatik pilotta çalışır. Özellikle stres altında, beynin "hızlı düşünme" merkezlerinden biri olan amigdala devreye girer. Amigdala, milyonlarca yıl boyunca yırtıcı hayvanlar, doğal tehlikeler ve ani tehditlerle başa çıkmamız için hızlı tepki vermemizi sağladı. Bu hızlı kararlar hayatta kalmak için elzemdi.
İskender Hoca yazısında bu durumu şöyle açıklıyor:
"Hızlı karar vermenin insanın beyninde organik karşılığı var. Beynin derinliklerinde, sürüngen beyni denilen yapıya yakın, amigdala denilen bir bölüm var. Badem şeklinde bir sinir demeti. Adı da bademden geliyor. Beynin ön üst tarafında ise prefrontal korteks denilen bölümler var. Her iki beyin yarım küresinde de… Prefrontal korteks, yavaş düşünmenin, etraflı değerlendirmenin yeri.
İnsan prefrontal korteksin insanıdır, kahrolsun amigdala mı Hayır. Yılan, size doğru tıslayarak geldiğinde, otlar arasından bir kılıç dişli kaplan size doğru hamle yaptığında yavaş düşünüp etraflı değerlendirme yaparsanız kısa yoldan dünyanızı değiştirirsiniz. Amigdalanın görevi hızlı karar verip uygulamak."
Bugün yaşadığımız ortamda aslan ya da kaplanla karşılaşma ihtimalimiz çok düşük olsa da, amigdala hâlâ sosyal çatışmaları, olumsuz geri bildirimleri veya ani değişiklikleri "tehdit" olarak algılayabiliyor. Bu durum, sağlıklı değerlendirme yapmadan, duygusal ve bazen hatalı tepkiler vermemize yol açabiliyor.
Sağlıklı kararlar için ise beynimizin "yavaş düşünme" merkezi olan prefrontal korteksi devreye sokmamız gerekir. Peki, bu geçişi nasıl yapabiliriz İşte APR modeli tam da bu noktada devreye giriyor.
APR modeli: Fark et – dur - yeniden çerçevele
APR Modeli. İngilizce üç kavramdan oluşuyor: Fark et (acknowledge), dur (pause) ve yeniden çerçevele (reframe).
1.Fark etme aşaması
İlk adım ne hissettiğimizi ve ne düşündüğümüzü fark etmektir. Çoğu zaman öfke, kaygı veya hayal kırıklığı içinde duygularımızı gözlemlemeden tepki veririz.
Kendinize şu soruları sorabilirsiniz:
· Şu anda ne hissediyorum
· Bu tepkiyi ne tetikledi
· Bu tepki bana yardımcı mı oluyor yoksa zarar mı veriyor
Bu farkındalık, problemi hemen çözmekle ilgili değildir; duygusal sisin arasından olayı net görebilmekle ilgilidir.
2.Durma aşaması
Durmak, zihne nefes aldırmaktır. Birkaç saniyelik bilinçli duraksama, prefrontal korteksin devreye girmesi için gerekli zamanı sağlar. Bu, pasiflik değil, bilinçli aktifliktir.