Bir mutluluk formülü: Duygusal dengede neşenin yeri

Son yıllarda psikoloji ve çalışan esenliği alanındaki araştırmalar, "duygusal denge modeli" üzerinde yoğunlaşıyor. Bu model, mutluluğu üç temel üzerine inşa ediyor: başarı, anlamlılık ve neşe.

İş dünyasında başarı ve yapılan işin anlam taşıması genellikle önemseniyor. Üçüncü bileşen olan neşe ise, görünmez bir lüks gibi görülüp ihmal ediliyor. Oysa araştırmalar, çalışan mutluluğu ve sürdürülebilir performans için bu üçlüden birinin eksik olmaması gerektiğini gösteriyor.

NEŞE NEDEN ÖNEMLİDİR

İş yoğunluğu bireyleri giderek daha mekanik ve duygusuz hale getirebilir. Neşe, bu mekanikleşmeyi kırar, kişiyi yeniden "canlı" ve "kendisi gibi" hissettirir.

Neşe yalnızca kahkaha ya da eğlence anlarını değil;

· Estetik bir deneyimi,

· Samimi bir sohbeti,

· Eş, çocuk veya torunla geçirilen neşeli anları,

· Mizahı,

· Anlık memnuniyetleri,

· Ve hatta küçük bir rahatlama anını bile kapsar.

Bu açıdan bakıldığında, neşe kronik stresin doğal panzehiridir.

Duygusal denge formülü bu anlamda hem yalın hem derinlikli bir yaklaşım sunar: Karmaşık analizlere gerek kalmadan hatırlanabilir, uygulanabilir ve geliştirilebilir bir model.

MUTLULUĞU NEDEN İHMAL EDİYORUZ

Günümüzde birçok insan, başarı sağlayan ve anlam taşıyan iş ve aile sorumluluklarına ağırlık verirken, kendisini mutlu eden faaliyetleri arka plana atıyor. Bunu genellikle "zamanım yok" gerekçesiyle açıklıyoruz.

Oysa asıl mesele zamanın olmayışı değil, zamanı yönetme ve değerlendirme biçimimiz. Uzmanlara göre, mutluluğu artırmanın yolu, serbest zamanları daha bilinçli ve neşe odaklı değerlendirmekten geçiyor. Harvard Business Review'de yayınlanan bir makaledeki beş öneri bu konuda bize rehber olabilir (1):

1.BAŞKALARIYLA İLETİŞİME GİRİN

Araştırmalar, başkalarıyla paylaşılan deneyimlerin mutluluk etkisinin daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Bu, sadece dışa dönükler için değil, içe dönük bireyler için de geçerli.

Elbette birlikte zaman geçirmek organizasyon ve efor gerektirebilir. Ayrıca, yalnız kalmanın düşünme ve dinlenme gibi faydaları da vardır.

Ancak genel denge göz önüne alındığında, başkalarıyla bağlantı kurmak mutluluğu artıran temel faktörlerden biridir.

Amaç, yalnızlığı ortadan kaldırmak değil; sosyal bağların değerini yeniden hatırlamaktır.

2.PASİF FAALİYETLERİ AZALTIN

Yoğun geçen günlerin ardından çoğumuz pasif dinlenme yollarına yöneliyoruz: Televizyon izlemek, sosyal medya gezintileri veya sadece uzanmak gibi…

Ancak araştırmalar gösteriyor ki:

· Aktif bireysel faaliyetler (egzersiz, gönüllü işler, hobi çalışmaları) ortalama 2,4 mutluluk puanı alırken,

· Pasif faaliyetler yalnızca 1,7 puanla sınırlı kalıyor.

Uzun vadede, aktif uğraşlara daha fazla zaman ayıran kişiler hayatlarından daha fazla memnun oluyor.

3.TUTKULARINIZI VE HOBİLERİNİZİ ÖNEMSEYİN

Kişisel değerlerle örtüşen uğraşlar, bireysel esenliğin temelini oluşturuyor. Dış motivasyonla yapılan değil, içsel tatmin sağlayan faaliyetler, mutluluk düzeyini dört kat artırabiliyor.

Ne başkalarının zaman kaybı saydığı önemli, ne de sosyal medya trendleri. Önemli olan sizin gerçekten keyif aldığınız uğraşlar.