Ailede başlayan kurumsal yaşantımız

Yöneten–yönetilen ilişkilerinin ailede başladığına inanırım.

Bu inançla 2016 yılında yayımladığım kitabıma "Aileden Holdinge Bilimsel Yönetim" alt başlığını vermiştim. Kitapta, ilkeleri ve kuralları olan ailelerde yetişen çocukların ileride kurumsal yaşama daha kolay adapte olduklarını anlatmıştım.

Ahlakçılar, çocuk–ebeveyn etkileşiminin ana rahminde başladığını söyler. Bu görüşe ben de katılıyorum. Eğer bugün o kitabın alt başlığını yeniden belirleyecek olsaydım, "Ana Rahminden Mezara" derdim.

Aile şirketleri

Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Türkiye'de de aile şirketlerinin ekonomideki payı %90'ın üzerinde.

Ekonomik yaşamın %90'ını oluşturan aile şirketleri güçlüyse, devlet de güçlü olur.

Ancak ekonomi içindeki payları ve istihdam kapasiteleri çok yüksek olsa da maalesef dayanıklı değiller.

ABD de kurulan şirketlerin %40'ı ilk beş yıl içinde kapanıyor. Devam edenlerin %70'i kurucu hayattayken sona eriyor. İkinci kuşağa geçebilenlerin oranı %30, üçüncü kuşağa ulaşabilenler %10–15, dördüncü kuşağa ulaşanlar ise sadece %3–5 civarında.

Türkiye'de sağlıklı istatistik yok ama tabloyu hepimiz az çok biliyoruz: Bizim oranlarımız daha da düşük.

Bu tablo bize basit ama önemli bir gerçeği gösteriyor:

Aile şirketlerinin ömrünü uzatmanın bilinen tek yolu kurumsallaşmadır.

Kültürel kodlarımız ve deneyimlerim

Kayserili bir ailenin çocuğu olarak iş hayatım ortaokul yıllarında başladı.

Sokakta simit satarak, pazarda tezgâh açarak çalışma hayatını tanıdım.

Sonrasında öğretmenlikten müfettiş yardımcılığına, kamu görevlerinden özel sektöre uzanan bir yolculuğum oldu.

Yerli–yabancı, kurumsal–kurumsal olmayan şirketlerde edindiğim 40 yılı aşkın deneyim bana şunu gösterdi:

Yabancı şirketler yerli şirketlerden; kurumsal yerli şirketler de kurumsal olmayanlardan daha başarılı.

Bunun sebeplerini uzun süre düşündüm.

Kültürel temellerimize baktığımda, aslında bizi kurumsal yaşama yönlendiren güçlü değerlerimiz olduğunu, ama zamanla bu değerlerden uzaklaştığımızı fark ettim.

Kuralsızlığı bir özgürlük biçimi sanmış, hatta bunu "bizim kültürümüz böyle" diyerek savunmuşuz.

2022'den bu yana Karar'daki yazılarımda bu konuları işliyorum: İlkeli, hesap verebilir ve sürdürülebilir bir yönetim anlayışı…