UCUZ KAHRAMANLIK!..

Friedrich Merz, Almanya Başbakanı. Onların deyimiyle"Şansölye". Alman Hükûmet Başkanına resmî toplantılarda"Sn. Başbakan!"diye hitap edilmiyor."Sn. Şansölye!"deniyor. Bu hitabın, Alman devletinin tercihi olduğu anlaşıyor. Bir Türk Bakan'a"Sn. Nâzır"veya parlamenter sistemin câri olduğu dönemde Başbakana sadrazam denmesi gibi bir hitap…

Friedrich Merz, Federal Almanya Cumhuriyeti Başbakanı yahut Şansölyesi olsa da Türkiye'de çok bilinen bir isim değil. Oysa Sn. Merkel'i sokaktaki vatandaşımız da tanırdı. Sade, mütevazı, çalışkan, konuştuğunu müdrik bir devlet insanıydı.

Sn. Merz, hukukçu ve siyasetçi. CDU-Hristiyan Demokrat Partisi Genel Başkanı. Bu zat, 30 Ekim 2025 günü Ankara'yı ziyaret etti. Külliye'de kabul edildi. Alman Başbakanından bir gün önce de İngiltere Başbakanı Ankara'daydı. Bu ziyarette İngiltere'den doğrudan ve Katar gibi üçüncü ülkeler üzerinden 40'a yakın "Eurofighter-Yuro Faytır"savaş uçağı aldık.

İngiltere, Sultan Mehmed Reşad Han zamanında 1911 ve 1912'de bedelini verip satın aldığımız veya sipariş verdiğimiz 4 savaş gemisi, 2 keşif gemisi, 4 torpido muhrip, 2 denizaltıyı teslim etmemiş, parayı da iade etmemişti. İnşallah bu savaş uçaklarında da bir oyun yaşamayız…

İngiltere Başbakanı veya Almanya ile benzetirsek"Birleşik Krallık Sadrazamı Sn. Starmer", Londra'ya iyi iş çıkarmış bir devlet insanı olarak memnun dönmüştür. Bu sarih ve net!..

Pekâlâ; aynı hükmü, Sn. Merz için de söyleyebilir miyiz"Alman Sadrazamı"da Berlin'e memnun ve müsterih avdet etti mi Sanmıyoruz… Buruk duygularla ülkesi topraklarına ayak basmıştır. Şüphesiz ki giderken kendi aralarında işgüzarlığın bedelini konuşmuşlardır:

Külliye'deki müzakerelerden sonra ev sahibi Cumhurbaşkanı ve misafir Şansölye birlikte basının önüne çıktılar. Sn. Erdoğan ve Sn. Merz, görüşmeye dair açıklama yaptılar. Friedrich Merz, konuşurken sözün bir yerinde koca bir çam devirdi, münasebetsizlik ve patavatsızlık yaptı. Bunu yaparken de 90 milyon Türk vatandaşının 2 milyar Müslümanın ve Almanya'daki yarısı Türk 6 milyon Müslümanın kalbini kırdı. Damdan düşer gibi diplomatik acemilikle İsrail'in yanında olduklarını, İsrail'in bin kişi kayıp verdiğini söyledi. Fakat Filistin'in 100 bin dolayındaki şehidiyle ve 100 bin civarındaki sakat ve yaralısından hiç söz etmedi. Bir hukukçu ve milyonları temsil eden bir partinin başı ve 83 milyonluk bir devletin Başbakanı olarak hak, adalet, vicdan ve insafı bir tarafa bırakmıştı. Hâlâ II. Dünya Harbi'nde Nazi Almanya'sının Yahudilere tatbik ettiği iddia edilen jenositin kefâretini edâ etme derdindeydi. Hâlbuki; Yahudileri, Filistin'e gitmeye zorlamak için bir Siyonist oyun tezgâhlanmayıp hakîkaten soykırım yapılmışsa bunun sorumlusu devrin Alman devlet adamlarıdır. Sonra gelen Alman yöneticileri, Nazilerin yaptıklarını defalarca reddettiler. Buna rağmen Alman Sadrazamındaki bu işgüzarlık nedir Anlaşılan o ki bu tavırla Yahudi sermaye sahipleriyle Siyonist sadistlere yaranma gâyesi güdülmekte. Alman Başbakanının pazarlamak istediği saklı maksadının şu söz olduğu açıkça anlaşılıyor:

-Ankara'da; Gazze'ye en fazla sahip çıkan Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın olduğu basın toplantısında açık ve net şekilde İsrail'in yanında olduğumuzu söyledim!..