Suriye modeli

İlk defa çeyrek asır evvel"OMT-Osmanlı Milletler Topluluğu"demiş buna dair düşünmüş, yazmış, konuşmuş ve kitabını da çıkarmıştık

Devlet aklının, çok çetin şartlarda emperyalist dünyaya rağmen inceden inceye işlemesiyle hiç beklenmedik bir ânda ve bütün dünyayı şaşırtan bir olgunlukla ortaya çıkan Yeni Suriye gerçeği, kuvvetle tahmin ediyoruz ki Ankara'nın OMT'nin hayat bulmasına dair attığı başlangıç adımıdır.

Daha önce de temas ettiğimiz gibi Türkiye, şimdi, her çeşidinden komşularına bir"Suriye Modeli"teklif etme imkânına kavuşmuştur. Ortaya çıkan yeni duruma göre bundan böyle Devlet-i âli Osman zamanında olduğu gibi aynı toprağı paylaşmak veya devletlerin bağımsızlıklarını koruyarak konfederasyon ismiyle tek çatı altında bileşmeleri şart değildir. Bir defa daha tekrar edelim ki günümüz dünyasında teknoloji, uydular, internet, iletişim, çok şeyi ve bu arada siyâsî coğrafyayı da değiştirmiştir. Hudutların varlığı hep olacaktır ama hudutlar, bundan sonra dünkü anlamda kalamaz. Teknoloji, uzay teknolojisi, internet ve haberleşme, hudutları, sınırları kelimenin tâm mânâsıyla nâmevcut hâle getirmiştir."Nâmevcut"yok demek değil, var olduğu hâlde olmayan demektir. Aslında vardır, lakin varlığı hissedilmez.

Şimdiden sonra Türkiye-Suriye münasebetlerinin şöylece yürümesi beklenir:

Suriye meclisi, hükûmeti, ordusu, hazinesi, kanunları, anayasası, marşı ve bayrağıyla müstakil bir devlet olacaktır. Ancak, Türkiye ve Suriye, hayatın her alanında eğitimde, sağlıkta, ekonomide, üretimde, bayındırlıkta, güvenlikte kısacası bir devleti devlet kılan ne varsa neredeyse hepsinde yakın iş birliği, dayanışma, ortaklık yapacaklardır. Birinde olan diğerinde yoksa bu imkân şartları içinde paylaşılacaktır.

İnsanlar gibi devletler de tek başına olamazlar. İnsanlar gibi devletler de komşudur. Komşunun komşuya muhtaçlığı gibi devlet de devlete muhtaçtır. Şu bahsettiğimiz, bir barış iklimi tesis etme zaruretidir Aynı zamanda bir Devlet Reisi olan Sevgili Peygamberimiz -aleyhi's selâm- şöyle buyurmaktalar:

'-El sulhu seyyid'ül ahkâm". "Hükümlerin en üstünü, sulhtur; barıştır."

Bu Hadîs-i şerîfe"barış içinde bir arada yaşamanın anahtar cümlesi" diyebiliriz. Mezalimin olmaması, soykırımın fırsat bulamaması, kan ve gözyaşıyla yeryüzünün incinmemesi, semânın titrememesi, mazlumların ahının dünyayı sarsmaması için barışın, sulhun zulümden güçlü olması gerekir. Bu şarttan dolayıdır ki tarih, Pax Romana-Roma Sulhuna ve Pax Ottomanaya-Osmanlı Sulhuna şahîd olmuştur. Cihanşümul barış en evvela adaletle kurulabilir. Şerefli Osmanlı Devletinden sonra dünya, bir daha bütün küreyi kucaklayacak tarzda âdil ve eşit bir barış iklimine kavuşamadı. Ne bütün zulümlerin sebebi ve kaynağı Birleşik Krallık, ne işçi sınıfı iktidarı diyerek yola çıkıp kızıl emperyalizm zorbalığı güden SSCB-Sovyetler Birliği ve ne de dünyayı doymaz bir iştihayla talan eden ABD bir paxbarış kuramadılar, huzur getiremediler. Onlar, Fırat'ın kenarında kurdun, koyunu boğazlamasını ya seyrettiler veya kurda yardım ettiler.

Şimdi dünya yeni bir safhaya giriyor:

Türk Devlet aklının eseri olan Suriye Modeli, Türk Barışı döneminin başlangıcıdır. Nitekim, Suriye'de ihtilal yapılıp da vatanseverler, BAAS zulmünü yıkıp, zalim Esad'ı devirince dünya, muzaffer olanların diğer din, ırk ve hayat tarzındaki insanları katledileceğini, Halep ve Şam sokaklarında kan gövdeyi götürecek diye beklediler. Hâlbuki; Ankara, lâzım gelen telkinleri yapmış, istişareler olmuş ve yol haritası çizilmişti. Bu sebeple kimsenin kılına halel gelmedi. Ürkülen olsaydı bugün bölge, büyük bir facia, dünya sıkıntı içindeydi. Yaşadığımız devirde bir Amerikan Barışı olsaydı, İsrail, Gazze'de soykırıma devam edemezdi. Ediyorsa bu, bir boşluktan haksızlığa rıza ve destekten doğmaktadır. Nitekim Biden, katil Netanyahu'nun mazlumlara kıyan elini tutmak bir yana giderayak İsrail'e yüklü şekilde silah veriyor.