Putin'in büyük imtihanı!..

Nargin Adası, Belene Adası, Gulag Takım Adaları, Afrika'da yapılan köle mezalimi, Kızılderili katliamı, Aborjin katliamı, Endülüs Soykırımı, Srebrenitsa Soykırımı, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombaları, 27 Mayıs, 28 Şubat ve daha benzeri katliam, soykırım ve utançlar Binyamin Netanyahu adlı Siyonistin Gazze ve topyekûn Filistin'de yaptığı katliam ve soykırımın yanında sıradan vahşetler olarak kalır.

Dolaysısıyla zalim Neron'dan İspanya Kralı Katolik Filip ve karısı İzabel ile Sırp Kasabı Miloseviç ve gaddar Stalin'e kadar tarihin kaydettiği ne kadar katil varsa onlar, Gazze Celladı Netanyahu ile boy ölçüşemezler!..

Netanyahu, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de görülüp-işitilmedik katliam ve soykırım yaptı. Bu mezalimle bu vahşi katil, bebek, çocuk, kadın yaşlılar başta olmak üzere 50 bin Müslümanı hunharca öldürdü, 100 binini ağır şekilde yaraladı. Enkazların altında ne kadar ölü olduğu ise bugün için bilinmiyor.

Birçok dünya şehrinde "benim vicdanım!" var diyen insanlar, şu veya bu şekilde sokaklara dökülerek Netanyahu'yu, İsrail'i, Siyonist ve Evanjelistleri, BM'yi, AB'yi, ABD'yi protesto ettiler, Gazzeli mazlumlar için haykırdılar, gözyaşı döktüler. Her aidiyetten bu insanlar, bu soylu tavır ve tepkilerine, ses getiren protestolarına devam ediyorlar. Onlara bakınca "vicdanların tamamı körelmemiş, insanlık büsbütün ölmemiş!" diye kısmî bir teselli yaşanabiliyor.

Netanyahu Hükûmeti, İsrail, Siyonist ve Evanjelistler, 15 aydır insanlığa bu dehşetli azabı yaşatmaktalar. Şu yaptıklarından dolayı Netanyahu'yu haklı olarak gelmiş-geçmiş en katil soykırımcı ve en zâlim katil olarak gördük. Yalnızca biz değil, herkes, böyle gördü ve böyle görmeye devam ediyor. Bu canavarın, bilinen-bilinmeyen bütün zalimlerden daha zalim olduğu, müşterek kanaattir.

Netanyahu, insan katli ve soykırımda bir kısmından söz ettiğimiz meşhur zalimleri fersah fersah arkada bırakmıştı. Merhametten nasipli herkes, bu görüşte mutabıktı. O'ndan daha zalim ve O'nun yaptıklarından beteri olamazdı!..

Yanılmışız

Herkes, yanılmış.

Meğer, Netanyahu'dan çok daha zalimi varmış. Soykırım, vahşet ve katliamda dünya tarihinde 1 numaralı isim, Beşar Esad imiş ama fark edilemiyormuş. Babası Hafız Esad'ı da geçen Beşar Esad'ın zalim olduğunu ve el-Muhaberat'a dayalı BAAS rejiminin de katil bir yönetim olduğunu biliyorduk ama bugünkü tiksindirici korkunç manzaraları kimse bilmiyordu. Katiller, SMO-Suriye Millî Ordusu ve muhalifler karşısında dayanamayıp Esad'ın Suriye'den kaçması üzerine ülke, vatanseverlerin eline geçtikten sonra hapishaneler, toplu mezarlar ortaya çıkınca "insanım" diyen herkesin, âdeta kanı dondu. Sednaya Hapishanesi adlı cinayet işleme merkezinde nasıl bir vahşi katliam yapıldığı, haberlerde bütün teferruatıyla anlatılmakta. Böylesi katliam ve vahşi işkence, dünya yaratıldığından bu yana hiçbir mekânda yaşanmış olamaz. Bundan sonra da yaşanması zor ihtimal.

Beşar Esad ve bu soyadı taşıyan aile, Binyamin Netanyahu'dan beter katil ve soykırımcı olarak tarihe geçtiler...

Esad denilen bu aşağılık mahluk, hiçbir devlete sığınamamalıydı. Hiçbir devlet, bu yüz karasını kabul etmemeliydi. İran'da 1 Şubat 1979'da Batı desteğiyle Humeyni darbesi olup da Şah Rıza Pehlevi yurt dışına kaçmak zorunda kalınca günlerce oradan oraya uçtu fakat hiçbir memleket kendisini kabul etmedi. Zar-zor Mısır'a sığındı. Mısır'ın kabul etmesi de herhâlde darbeye kadar kendisini el üstünde tutan yabancı başkentlerin ricasıyla olmuştu.

Rıza Pehlevi, Netanyahu ile hiçbir sebeple kıyas edilemez.

Esad ile hiç kıyas edilemez

Buna rağmen Esad, 8 Aralık 2024 tarihinde Suriye Hazinesinde ne kadar döviz vs. varsa onları da çalmış olarak Rusya'ya sığınıp, Moskova'ya gitti.

Bu haberi duyunca kendimizi Vladimir Putin'i kınamaktan alamadık!

Biz nesiller, Ruslara "Moskof" diye hınç duyarak cephelerde şehid düşmüş binlerce ve binlerce dedenin aynı duyguları taşıyan torunlarıyız. Bu hıncımızı tarihe havale eden Başbakan Turgut Özal'la başlayan Türkiye-Rusya dostluğu oldu. Bu dostluk imkânsızı başarmaktı. Turgut Özal, Mihail Gorbaçov, Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin, başarıdaki imza sahipleridir.