Katil çocuk!..

8 Eylül 2025 Sabahı, 2025/2026 Eğitim ve Öğretim Yılının henüz başladığı saatlerde İzmir Balçova'daki polis merkezine yapılan saldırıda Muhsin Aydemir adlı bir polis başmüfettişiyle Hasan Akın adlı bir polis memuru şehîd oldular. 1 Polisle 1 vatandaş da yaralandılar.

Şehîdlerimize yüce Allah'dan afv, mağfiret ve rahmet niyâz ederiz. Mekânları cennet olsun. Rabbim, ailelerine sabırlar versin. Yaralılara da şifalar diliyoruz…

Bu cinâyeti, babasının on yıl evvel almış olduğu pompalı tüfekle işleyen, 16 yaşında lise 3. sınıf talebesi bir kişi. Polis, kendisini vurarak sağ şekilde teslim aldı…

Yazımızın buraya kadarki kısmı, olayın polisiye ve habercilik tarafı. Herkes, bu tarafını ekranlarda ânında öğrendi. Bir de adli taraf var. Bu da muhakeme, yargılama safahatını teşkil edecek:

40 yıl kadar evvel hâkim ve savcıların maaş azlığına hicviye olarak"hâkim, vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışmış vaziyette" denirdi. Adli yıl açılışında yüksek mahkeme hâkimleri de bunu söylerlerdi. Mahkeme mensuplarını bu sıkışıklıktan ilk kurtaran, bu sözü de tekrar eden Başbakan Turgut Özal olmuştu.

Ne var ki karar makamının, vicdanıyla bir şey arasında yaşadığı sıkışıklık, bitmiş değil. Hâkim ve savcı, bu defa da vicdanıyla kanun arasına sıkışmış vaziyette. Aslı ithal olan Türkiye Cumhuriyetindeki kanunlardan biri olan ceza kanunu, şimdi, temel değerlerimize aykırı bir telakkiyle taammüden yani planlanarak işlenen şu cinayet suçunda 16 yaşındaki şahsı"çocuk"sayacak.

Hatırlanacağı gibi"ehliyetsiz sürücü, trafik kazasına yol açarak iki kişinin ölümüne yol açtı; 17 yaşındaki çocuk sürücü, adliyede serbest bırakıldı!"gibi haberleri sık duymakta ve görmekteyiz. Çok eminiz ki o sırada o suç failini yakalayıp getiren emniyet mensubunun da bu kararı veren mahkeme hey'etinin de vicdanı kanıyordur. Duyanların adaleti kınadıkları gibi…

Evlenme ehliyetini kazanmış, akıl-baliğ kişinin yaşı ne olursa olsun, o kimse, çocuk değildir. Ehliyetsiz olarak araba süren, elinde bıçak veya tabanca yahut pompalı tüfekle katliam yapan hatta emniyet merkezini basacak kadar cür'et gösteren bir kişiye"çocuk"demenin kabul edilebilir hiçbir tarafı olamaz. Bu durum akla ziyandır. Savcı ve hâkime inandığı gibi vicdanı rahatsız olmadan karar verebilme imkânı temin edilmelidir.

Nasıl ki bir asır evvel yapılan harf inkılabıyla bir millet, bir gecede okur-yazar olmaktan tard edildi; onun gibi on asırdır hayatımıza hükmeden mevzuat da bir kararla mahzene sürgün edildi. Bir zamanlar da boşanmalar azap hâline gelmişti. Gerçi bugün de çok farklı değil ama önceki hâl bir Katolik taassubuydu. Mes'eleyi kökten çözmek gerekir. İşte garp medeniyetinin bir kısım gençliği gark ettiği bataklık!

Ne yazık ki facia tek boyutlu değil. Bir tarafta içi yanan şehîd aileleri, diğer yanda evladı yüzünden cemiyetin yüzüne bakamayan ailelerin kahrolmuşluğu.